MAKAM DÜŞKÜNLÜĞÜ

MAKAM DÜŞKÜNLÜĞÜ
Onurlu insanın üzerine titrediği şey karakteridir, bayağı insanın ise makam ve mevki.
Bilgiden, liyakatten ve erdemden yoksun niteliksiz insanların ya siyasette, ya da bürokraside makam, mevki sahibi olduklarını görürüz. 
Liyakatten yoksun herhangi bir konuda bilgisi deneyimi olmayan insanlar, belli makamlara geldiklerinde o makamdan dolayı gördükleri ilgiyi, itibarı kendi şahsiyetleriyle ilgili olduğunu sanırlar.
Bazı insanlar makamları yüceltir, bazı insanları ise makamlar yüceltir.
Önemli makamlara gelen insanların en çok aradığı kişiler dostlarıdır. Çünkü onların etrafını menfaatperestler çevirir. Etrafını çıkar ve riyakarlar sarar.
 Hz. Mevlâna; mevki, makam hırsı içinde olmayı, ağzından ateşler çıktığına inanılan korkunç masal canavarı ejderhaya benzetir.
Mevlana Divan-ı Kebir adlı eserinde şöyle diyor:
"Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı.Nnasıl ki çömleği tutan dışındaki biçime değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik değil, hiçlik bilincidir.
"Bir Hadis-i Şerif’te ise şöyle buyruluyor:
“Allah’ın koruduğu kimseler hariç, din ve dünyalık hususunda parmakla gösterilir olmak kişiye şer olarak yeter!..Allah sizin şöhretlerinize bakmaz, kalplerinize bakar”.
Bütün makamların gelip geçici olduğunu ve ahirette hesaba çekileceğimizi unutmamalıyız.
“Koyun ağılına giren iki aç kurdun ağılda verdiği zarar, mal ve makam sevgisinin mümin kişinin dinine verdiği zarardan daha fazla değildir”(İ.Gazali kırk hadis)
En güzel surette yaratılan insanın, iç dünyasına etki eden müspet veya menfi nefistir. Nefsin kuvveti hayra yönelik olursa, akıl ve ruh da hayra yönelir. Nefiste, şer üstün gelirse, akıl ve ruhu da kendi istikametine yöneltir. 
Sevgili Peygamberimiz yine; “Mal ve mevki sevgisi, suyun sebzeyi yeşertmesi gibi kalbde nifakı yeşertir.” Buyuruyor.
Bir insanda makam ve mevki sevgisi çok tehlikelidir.
Makam düşkünlüğü, paye tutkusu, şöhret düşkünlüğü, rütbe hırsı ve itibar arzusu güzel huylu insanlara yakışmaz.
İnsanın baş olma sevdasına kapılması bir hastalıktır.
Bu hastalığa yakalanan kimse aynı zamanda kibir hastalığına yakalanır.  
Allah (cc) zalimleri ve kibirlenenleri sevmez.
Allah bizleri böyle insanlardan uzak kılsın.MAKAM DÜŞKÜNLÜĞÜ
Onurlu insanın üzerine titrediği şey karakteridir, bayağı insanın ise makam ve mevki.
Bilgiden, liyakatten ve erdemden yoksun niteliksiz insanların ya siyasette, ya da bürokraside makam, mevki sahibi olduklarını görürüz. 
Liyakatten yoksun herhangi bir konuda bilgisi deneyimi olmayan insanlar, belli makamlara geldiklerinde o makamdan dolayı gördükleri ilgiyi, itibarı kendi şahsiyetleriyle ilgili olduğunu sanırlar.
Bazı insanlar makamları yüceltir, bazı insanları ise makamlar yüceltir.
Önemli makamlara gelen insanların en çok aradığı kişiler dostlarıdır. Çünkü onların etrafını menfaatperestler çevirir. Etrafını çıkar ve riyakarlar sarar.
 Hz. Mevlâna; mevki, makam hırsı içinde olmayı, ağzından ateşler çıktığına inanılan korkunç masal canavarı ejderhaya benzetir.
Mevlana Divan-ı Kebir adlı eserinde şöyle diyor:
"Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı.Nnasıl ki çömleği tutan dışındaki biçime değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik değil, hiçlik bilincidir.
"Bir Hadis-i Şerif’te ise şöyle buyruluyor:
“Allah’ın koruduğu kimseler hariç, din ve dünyalık hususunda parmakla gösterilir olmak kişiye şer olarak yeter!..Allah sizin şöhretlerinize bakmaz, kalplerinize bakar”.
Bütün makamların gelip geçici olduğunu ve ahirette hesaba çekileceğimizi unutmamalıyız.
“Koyun ağılına giren iki aç kurdun ağılda verdiği zarar, mal ve makam sevgisinin mümin kişinin dinine verdiği zarardan daha fazla değildir”(İ.Gazali kırk hadis)
En güzel surette yaratılan insanın, iç dünyasına etki eden müspet veya menfi nefistir. Nefsin kuvveti hayra yönelik olursa, akıl ve ruh da hayra yönelir. Nefiste, şer üstün gelirse, akıl ve ruhu da kendi istikametine yöneltir. 
Sevgili Peygamberimiz yine; “Mal ve mevki sevgisi, suyun sebzeyi yeşertmesi gibi kalbde nifakı yeşertir.” Buyuruyor.
Bir insanda makam ve mevki sevgisi çok tehlikelidir.
Makam düşkünlüğü, paye tutkusu, şöhret düşkünlüğü, rütbe hırsı ve itibar arzusu güzel huylu insanlara yakışmaz.
İnsanın baş olma sevdasına kapılması bir hastalıktır.
Bu hastalığa yakalanan kimse aynı zamanda kibir hastalığına yakalanır.  
Allah (cc) zalimleri ve kibirlenenleri sevmez.
Allah bizleri böyle insanlardan uzak kılsın.