Gazeteci Saygı Öztürk’ün yurdumuzun değişik ilçelerinde kaymakamlık, Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa’da Valilik yapan, görev yaptığı illerde ‘Yılın Valisi’ seçilen, geldiği yeri ve halkını unutmayan, kapısı herkese açık, mütevazı, nezaketli, tasarrufu ön planda tutan örnek bir insan, 14 Kasım 2020 de kaybettiği kardeşi Vali Refik Arslan Öztürk’ün görev yaptığı illerde onunla beraber çalışan mesai arkadaşlarının onun hakkındaki düşünce ve duygularını anlatan, elinize aldığınızda soluksuz okuyacağınız bir kitap…
Niğde Vali konağında kış mevsiminde kıstırdığı kaloriferden şikayette bulunan kızına ‘Bak kızım biz evdeyiz. Sen de odandasın. Üzerinde kazak hırka var. Sen biliyor musun ki şuan da üzerinde palto bile olmadan köprü altında, sokakta yatanlar var. Ben onların hakkını burada kömür olarak mı yakayım. Sonra bunun hakkını ben nasıl öderim.
Yine kış aylarında Valilikte kaloriferler kısılmıştı. O zamana kadar sıcakta çalışan Valilik personeli durumdan şikayetçiydi. Ancak bunu Vali beye iletemiyorlardı. Bu durumu gazeteciler Vali beye aktardıklarında Vali bey gazetecileri camın önüne çağırır onlara ‘Bakın, şu ilerde ki yeri görüyor musunuz’ der. Onlar da ‘Evet Valim, biliyoruz orası amele pazarı’ derler. Vali bey ‘Orada, o amelelerin ayağı yırtık ayakkabıları su almakta iken biz burada nasıl olur da sıcaklar içerisinde durabiliriz’ der ve gazeteciler tek kelime etmeden vali beyin yanından ayrılırlar.
Bir müdürlüğe liyakat ve görev hakimiyeti dikkate alınarak atama yapılması için Erzincan Valisi Refik Arslan Öztürk, ilgili Bakanlığa teklifte bulundu birkaç gün sonra, bakan telefonla aradı.
-Vali bey, sizin teklif ettiğiniz kişi değil de, o göreve falanca kişiyi teklif edin atamayı yapayım.
-Sayın Bakanım, teklif ettiğim kişi liyakatli, dürüst, işlerinde de başarılı bir kişi. Bu nedenlerden dolayı atamasını uygun gördüm. Sizin, teklif etmemi istediğiniz kişi konuya vakıf olmayan, hakkında soruşturmalar olan ve bu göreve de layık olmayan bir isim. O şahsı, göreve uygun göremem Sayın Bakanım.
-Vali bey, bu atamayı yapmazsanız çok incinirsiniz.
-Sayın Bakanım Devletim için incinmeyi göze alırım.
Vali, teklif ettiği ismin yerine, incinmeyi göze alıp Bakanın ve dört Milletvekilinin istediği ismin ataması için yazıyı göndermedi. O makam bir süre boş tutuldu. Ve ilk kararnamede, Vali Öztürk Erzincan’dan alınıp Manisa’ya atandı. Onun gidişinin ardından istenilen kişi müdürlüğe getirildi.
Bunları okuyunca sormak gelir içinizden İlkel Politikacıya;
-Şu değerli, çalışkan memurun suçu neydi, niye harcadınız onu?
Cevap insanlığı utandıracak cinstendir.
-Değerli ve çalışkandı ama, bizden değildi.
Ve sonra siyasetçi ve devlet adamı tariflerini düşünürsünüz:’ Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı denir. Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına ise siyasetçi’
Erzincan’da ayrılışı ona hüzün veriyordu. İl Genel Meclisi salonunda meclis üyeleriyle bir veda töreni düzenlendi Vali için en zor günlerden biriydi. Ağlamadan göz yaşı dökmeden ayrılamayacağını biliyordu. Kürsüye gelip konuşmasını yapar. ‘Öylesine kendimi ülkesine borçlu hisseden biriyim ki, bu şerefi bana veren ülkeme karşı ne verirsem borcumun bir bölümünü ödeyebilirim diye davrandım. Elektriği kapatmam da onunla ilgiliydi, muslukları kapatmam da onunla ilgiliydi, otobüsle, minibüsle geliş gidişim de hepsi ülkeme ben borcumu ödeyeyim, harcamadığım para da ülkeme kalsın diyeydi. Hep halka layık olayım dedim. İnşallah oldum. İnşallah Allah beni size karşı mahcup etmemiştir diye düşünüyorum. Erzincan halkına hürmet ediyorum.
Vali kürsüden inerken göz yaşları yağmur gibiydi. Meclis üyeleri Valiyi ayakta alkışlıyor, onlar da ağlıyordu.
Vali Öztürk Manisa yerel gazetesine verdiği röportajda örnek alınması gereken açıklamalarda bulunuyordu:
‘Babam kavunu kestiğinde tavuklara vermek için önce çekirdeklerini ayırırdı. Sonrada koyuna koça vermek için kabuklarını… En son biz içini yerdik. Böyle bir yoksulluğun içinden çıkan insanlar, bir makama geldiği zaman, ‘Koruyacağı para ülkemin parasıdır.’ Demeli. Sırf bu yüzden, namusum kadar değer, Ahlakım kadar önem veririm devletin parasına özel işlerim için mümkün olduğunca minibüse binerim. Yerde toplu iğne bulsam, bir gün lazım olur diye yakama takarım.
Her şeyden tasarruf olur. Paradan da, harcanan sudan da, yenilen yemekten de, kullanılan kağıttan da, elektrikten de her şeyden de tasarruf olur. İtibardan da tasarruf olur. İtibar, oturulan mekanla, giyilen giysiyle, yenilen yemekle değil, yapılan hizmetle olur. İtibarı malda mülkte değil düşünce ve yapılan işte aramak gerekir’.
Yozgat ilinin Sarıkaya ilçesine bağlı Akbucak köyünde dünyaya gelmiş Gazeteci Saygı Öztürk Ağabeyi Refik Arslan Öztürk gibi, Recep Yazıcıoğlu gibi valiler hatırlanmalı, hak edenin adı ve anısı yaşatılmalıdır.
Gözlerimiz nemlenerek ve duygulanarak okuduğumuz Vali bey kitabını okumanızı öneriyorum. Efsane bir Valinin hayat yolunun Mevlana öğretisinden, Yunus Emre felsefesinden, Hz. Eyüp sabrından, Hz. Ömer adaletinden ve Atatürk’ün ışığından geçtiğini göreceğiniz satırları okuyacaksınız.
Kitap yayımlandıktan sonra Saygı Öztürk’e onlarca Teşekkür mesajı geliyor. Konya’dan Ahmet Aydın’ın mesajı sanki kitabı okuyanların okuduktan sonra aklından geçirdiklerini anlatıyor;
‘Vali bey kitabınızı gıptayla, duygulanarak ve kıvançla okudum. O kadar etkilendim ki ağlamamak elde değil. Memleketimizin, cumhuriyetin ilanından sonra mutlak ihtiyacı ağabeyiniz gibi şerefli, halkın içinden gelen mütevazı idareciler olmuştur. Umarım bu kitabı, diğer Vali ve Kaymakamlarımız makam ve mevkiine bağdaş kurmadan rehber olarak okurlar. Halkla aynı suyu içmeden, aynı ekmeği bölmeden, aynı minderde oturmadan, kul hakkı, devlet, millet aşkının pekişmesi sanırım mümkün olmayacaktır.
Bir hayalim, ağabeyinizin şerefli hayatını anlatan bu kitabın özelikle Mülki amir yetiştiren okullarda temel ders kitabı olarak okutulması, böylece gelecek nesillere devlet-halk edep ve terbiyesiyle nefer yetiştirilmesi için kılavuz olmasıdır.’
Sayın Saygı Öztürk ; ‘Vali Bey’ kitabını bizlere okuma fırsatı yarattığınız, vefayı kardeş sevgisini devlet adamı ölçülerini topluma tekrar hatırlattığınız için kalem ve yüreğinize sağlık diyoruz.
Böyle devlet adamlarını okuyup tanıdıkça, itibardan tasarruf olmaz’ cümlesini savurganlığa mazeret olarak uydurulmuş bir söz gibi değerlendiriyor, Refik Arslan Öztürk, Recep Yazıcıoğlu gibi Valileri tanıdıkça da itibarın tasarrufla nasıl kazanıldığını ve de niçin unutulmadıklarını daha iyi anlıyoruz. Zira hizmet için çalışanların mesaileri onları abide şahsiyet yapıyor.
Mekanları cennet olsun… (Alıntı - Naci Konyar-Amasya’nın Sesi gazetesi)
VALİ BEY
Gazeteci Saygı Öztürk’ün yurdumuzun değişik ilçelerinde kaymakamlık, Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa’da Valilik yapan, görev yaptığı illerde ‘Yılın Valisi’ seçilen, geldiği yeri ve halkını unutmayan, kapısı herkese açık, mütevazı, nezaketli, tasarrufu ön planda tutan örnek bir insan, 14 Kasım 2020 de kaybettiği kardeşi Vali Refik Arslan Öztürk’ün görev yaptığı illerde onunla beraber çalışan mesai arkadaşlarının onun hakkındaki düşünce ve duygularını anlatan, elinize aldığınızda soluksuz okuyacağınız bir kitap…
Niğde Vali konağında kış mevsiminde kıstırdığı kaloriferden şikayette bulunan kızına ‘Bak kızım biz evdeyiz. Sen de odandasın. Üzerinde kazak hırka var. Sen biliyor musun ki şuan da üzerinde palto bile olmadan köprü altında, sokakta yatanlar var. Ben onların hakkını burada kömür olarak mı yakayım. Sonra bunun hakkını ben nasıl öderim.
Yine kış aylarında Valilikte kaloriferler kısılmıştı. O zamana kadar sıcakta çalışan Valilik personeli durumdan şikayetçiydi. Ancak bunu Vali beye iletemiyorlardı. Bu durumu gazeteciler Vali beye aktardıklarında Vali bey gazetecileri camın önüne çağırır onlara ‘Bakın, şu ilerde ki yeri görüyor musunuz’ der. Onlar da ‘Evet Valim, biliyoruz orası amele pazarı’ derler. Vali bey ‘Orada, o amelelerin ayağı yırtık ayakkabıları su almakta iken biz burada nasıl olur da sıcaklar içerisinde durabiliriz’ der ve gazeteciler tek kelime etmeden vali beyin yanından ayrılırlar.
Bir müdürlüğe liyakat ve görev hakimiyeti dikkate alınarak atama yapılması için Erzincan Valisi Refik Arslan Öztürk, ilgili Bakanlığa teklifte bulundu birkaç gün sonra, bakan telefonla aradı.
-Vali bey, sizin teklif ettiğiniz kişi değil de, o göreve falanca kişiyi teklif edin atamayı yapayım.
-Sayın Bakanım, teklif ettiğim kişi liyakatli, dürüst, işlerinde de başarılı bir kişi. Bu nedenlerden dolayı atamasını uygun gördüm. Sizin, teklif etmemi istediğiniz kişi konuya vakıf olmayan, hakkında soruşturmalar olan ve bu göreve de layık olmayan bir isim. O şahsı, göreve uygun göremem Sayın Bakanım.
-Vali bey, bu atamayı yapmazsanız çok incinirsiniz.
-Sayın Bakanım Devletim için incinmeyi göze alırım.
Vali, teklif ettiği ismin yerine, incinmeyi göze alıp Bakanın ve dört Milletvekilinin istediği ismin ataması için yazıyı göndermedi. O makam bir süre boş tutuldu. Ve ilk kararnamede, Vali Öztürk Erzincan’dan alınıp Manisa’ya atandı. Onun gidişinin ardından istenilen kişi müdürlüğe getirildi.
Bunları okuyunca sormak gelir içinizden İlkel Politikacıya;
-Şu değerli, çalışkan memurun suçu neydi, niye harcadınız onu?
Cevap insanlığı utandıracak cinstendir.
-Değerli ve çalışkandı ama, bizden değildi.
Ve sonra siyasetçi ve devlet adamı tariflerini düşünürsünüz:’ Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı denir. Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına ise siyasetçi’
Erzincan’da ayrılışı ona hüzün veriyordu. İl Genel Meclisi salonunda meclis üyeleriyle bir veda töreni düzenlendi Vali için en zor günlerden biriydi. Ağlamadan göz yaşı dökmeden ayrılamayacağını biliyordu. Kürsüye gelip konuşmasını yapar. ‘Öylesine kendimi ülkesine borçlu hisseden biriyim ki, bu şerefi bana veren ülkeme karşı ne verirsem borcumun bir bölümünü ödeyebilirim diye davrandım. Elektriği kapatmam da onunla ilgiliydi, muslukları kapatmam da onunla ilgiliydi, otobüsle, minibüsle geliş gidişim de hepsi ülkeme ben borcumu ödeyeyim, harcamadığım para da ülkeme kalsın diyeydi. Hep halka layık olayım dedim. İnşallah oldum. İnşallah Allah beni size karşı mahcup etmemiştir diye düşünüyorum. Erzincan halkına hürmet ediyorum.
Vali kürsüden inerken göz yaşları yağmur gibiydi. Meclis üyeleri Valiyi ayakta alkışlıyor, onlar da ağlıyordu.
Vali Öztürk Manisa yerel gazetesine verdiği röportajda örnek alınması gereken açıklamalarda bulunuyordu:
‘Babam kavunu kestiğinde tavuklara vermek için önce çekirdeklerini ayırırdı. Sonrada koyuna koça vermek için kabuklarını… En son biz içini yerdik. Böyle bir yoksulluğun içinden çıkan insanlar, bir makama geldiği zaman, ‘Koruyacağı para ülkemin parasıdır.’ Demeli. Sırf bu yüzden, namusum kadar değer, Ahlakım kadar önem veririm devletin parasına özel işlerim için mümkün olduğunca minibüse binerim. Yerde toplu iğne bulsam, bir gün lazım olur diye yakama takarım.
Her şeyden tasarruf olur. Paradan da, harcanan sudan da, yenilen yemekten de, kullanılan kağıttan da, elektrikten de her şeyden de tasarruf olur. İtibardan da tasarruf olur. İtibar, oturulan mekanla, giyilen giysiyle, yenilen yemekle değil, yapılan hizmetle olur. İtibarı malda mülkte değil düşünce ve yapılan işte aramak gerekir’.
Yozgat ilinin Sarıkaya ilçesine bağlı Akbucak köyünde dünyaya gelmiş Gazeteci Saygı Öztürk Ağabeyi Refik Arslan Öztürk gibi, Recep Yazıcıoğlu gibi valiler hatırlanmalı, hak edenin adı ve anısı yaşatılmalıdır.
Gözlerimiz nemlenerek ve duygulanarak okuduğumuz Vali bey kitabını okumanızı öneriyorum. Efsane bir Valinin hayat yolunun Mevlana öğretisinden, Yunus Emre felsefesinden, Hz. Eyüp sabrından, Hz. Ömer adaletinden ve Atatürk’ün ışığından geçtiğini göreceğiniz satırları okuyacaksınız.
Kitap yayımlandıktan sonra Saygı Öztürk’e onlarca Teşekkür mesajı geliyor. Konya’dan Ahmet Aydın’ın mesajı sanki kitabı okuyanların okuduktan sonra aklından geçirdiklerini anlatıyor;
‘Vali bey kitabınızı gıptayla, duygulanarak ve kıvançla okudum. O kadar etkilendim ki ağlamamak elde değil. Memleketimizin, cumhuriyetin ilanından sonra mutlak ihtiyacı ağabeyiniz gibi şerefli, halkın içinden gelen mütevazı idareciler olmuştur. Umarım bu kitabı, diğer Vali ve Kaymakamlarımız makam ve mevkiine bağdaş kurmadan rehber olarak okurlar. Halkla aynı suyu içmeden, aynı ekmeği bölmeden, aynı minderde oturmadan, kul hakkı, devlet, millet aşkının pekişmesi sanırım mümkün olmayacaktır.
Bir hayalim, ağabeyinizin şerefli hayatını anlatan bu kitabın özelikle Mülki amir yetiştiren okullarda temel ders kitabı olarak okutulması, böylece gelecek nesillere devlet-halk edep ve terbiyesiyle nefer yetiştirilmesi için kılavuz olmasıdır.’
Sayın Saygı Öztürk ; ‘Vali Bey’ kitabını bizlere okuma fırsatı yarattığınız, vefayı kardeş sevgisini devlet adamı ölçülerini topluma tekrar hatırlattığınız için kalem ve yüreğinize sağlık diyoruz.
Böyle devlet adamlarını okuyup tanıdıkça, itibardan tasarruf olmaz’ cümlesini savurganlığa mazeret olarak uydurulmuş bir söz gibi değerlendiriyor, Refik Arslan Öztürk, Recep Yazıcıoğlu gibi Valileri tanıdıkça da itibarın tasarrufla nasıl kazanıldığını ve de niçin unutulmadıklarını daha iyi anlıyoruz. Zira hizmet için çalışanların mesaileri onları abide şahsiyet yapıyor.
Mekanları cennet olsun… (Alıntı - Naci Konyar-Amasya’nın Sesi gazetesi)
Ekleme
Tarihi: 24 Mart 2022 - Perşembe
VALİ BEY
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.