Bir önceki köşe yazımda “Nerede O Eski Kışlar” konusuna değinmiş, çocukluğumuzda yaşadığımız eski kış günlerini hatırlayarak hafızalarımızı yenilemiştik.
Bugün ise köşe yazımda da yine çocukluğumuzda yaşadığımız trajikomik, bir o kadar da hatırımızdan hiç çıkmayan birkaç kesitlerden bahsetmek istiyorum.
Ağustos ayının sıcağında susayınca, arkadaşlarla çiçir pınarına koşar “kanımı içen kangurrukk” diyen önce suyu içerdi. Sonra soyunur sağa sola bakar kimsecikler yoksa buz gibi oluğa denize atlar gibi atlardık. Üşüdüğümüz zaman çenemiz tir tir titrer, ancak üşüdüğümüzü belli etmezdik.
Ağaçlara tırmanmak büyük marifet isterdi. Ağaç dallarına takılan pantolon paçaları diz kapaklara kadar sökülür, çorapların yırtığına beş parmak girerdi.
Köyün bağlarından toplanan kayısının dışını yer, çiğdini ise gelen çerçiciye kilo ile satar su tabancası alırdık. Berber nedir bilmezdik. Eğer varsa kör saç makinası ile babamız saçımızı keser, makine saçımızı çektikçe ağzımızla gözümüz yer değiştirir, yine de sesimizi çıkarmazdık. Saç makinası olmayan arkadaşlarımız ise her evde bulunan kırklık ile tıraş edilirdi.
Okul yolunda birisi bizi dövse “Sen bizim küllükten geçmen mi? Bizim iti üstüne kişkillemem mi?” diye tehdit ederdik. Köyde bir cenaze olsa dağıtılan helvayı ceplerimize daha olmadı koynumuza doldururduk.
Halı saha, stad nedir bilmezdik. Top oynamak için ya harman meydanını yada boş tarlayı kendimize saha edinirdik.
Bayramlar ise daha farklı olurdu. Birlik, beraberlik ve neşe dolu eşsiz anlardan oluşurdu. Bayrama 3 gün kala annelerimiz börek, çörek, tatlıları yapar. Çocuklar ise babalarının aldıkları bayramlık elbiseleri 3 gün boyunca yataklarının başına kor öyle uyurdu.
Bayram sabahı annelerimizin verdiği boş makarna torbaları ile köyün bir ucundan başlar diğer ucundan çıkar, girmedik ev koymaz “En fazla kim şeker topladı” diye tek tek sayardık. Bayramlarda traktörlerle bir başka köye gidilir, yok eğer bulunmazsa yürüyerek gidilir köyler arası futbol maçı yapılırdı.
En sevdiğimiz iş, kuru yeri bırakıp çamura basmaktı. Ödev yapmayınca dayak korkusuyla okulu asmaktı. Yakar topu oynamak, dalya oynamak, mendil kapmacı oynamak, eş gördüm oynamak, kemer saklama oyunu oynamak daha neler neler…
Eski günler anısına kalın sağlıcakla…