Yozgat kültürüne hizmet noktasında günübirlik uğraşlar olabileceği gibi, kalıcı olarak düşündüğümüz hizmetlere de kültür adamları olarak imza atmak, çalışmalarımızı ebedileştirmek, araştırmalarımızı kütüphanelere kazandırmak mecburiyeti içerisinde olduğumuzu unutmayalım.
Bu yolda gayret gösterenlere ve hizmet ettiği iddiasında bulunan değerli gönül dostlarına hatırlatmak istediklerim var.
Yozgat’ta artık “Aspirin Edebiyatı “ yapmaktan vazgeçmeliyiz.
Bir insan düşünün ki her gün başı ağrıyor.
Yanında hiç eksik etmediği bir kutu Aspirini var. Ne zaman başı ağrısa bir Aspirin yutuyor. Yarım saat sonra başı yine ağrıyor. İnsanın baş ağrısına Aspirin iyi gelse yarım saat sonra tekrar başı ağrır mı? Ağrımaz. Bu kişinin yapacağı ilk iş bir uzman doktora gidip başının neden ağrıdığını öğrenmesi gerek mez mi!
Yozgat’ta, Yozgat kültürüne iyi niyetli olarak hizmet ettiği iddiasında bulunanlar da böyle yapıyor.
“Yozgat’ı geçmişi ve geleceğiyle tanıtmaya çalışıyoruz” diyen değerli gönül dostlarından kaç kişi “araştırmacı- yazar- gazeteci” olarak kaç araştırmaya imza attı, kaç adet araştırma kıtabı yayınladı?
Olanlara sözüm yok.
Ortaya koyduğu kaç adet araştırma – inceleme mahsulü bir eseri vardır? Araştırmadan, araştırmacı- yazar olmak, heceyi, vezni, kafiyeyi, redifi bilmeden şair olmaya benzer.
“Aspirin yutup baş ağrısını ertelemek” kadar bağışlasınlar beni kolaycılık değil mi!
Kendisini araştırmacı- yazar sınıfına koyup, kütüphaneye selam vermeyenler ile hayatında ”arşiv” nedir bilmeyenler maalesef yok mu!
Bahse konu olan araştırmacılarımızdan bu halk çok şeyler bekliyor.
Ya biz ne yapıyoruz:
Kültür evciliği oynuyoruz.
Çaldık, söyledik, hadi eyvallah!
Eee canım bir şiirle her şeyi fethediyor, cebimizde bir kalem bir kağıt, ona buna verip veriştiriyor, yani köşe- bucak edebiyatı..
Günü birlik işlerle uğraşmaktan, telif eser bırakmaya vakit bulamıyoruz. Bu sözüme kimse alınmasın: Zaman beni haklı çıkaracak ve o gönül dostları;
-Eyvah zamanı boşa geçirmişiz. Şu kadar yıl kaçtık, göçtük neler yaptık neler, ne plaketler, ne teşekkürler aldık ama ardımızda bir eser bırakmadık, diye dizlerine vuracaklardır.
Netice olarak kültürümüze, edebiyatımıza gece gündüz hizmet ettiğini iddia edenler artık “sakalı yerine koymalı”dır.
T.C. Milli Kütüphane arşivinde 16 adet kitabı olan bir eğitimci olarak diyorum ki;
- “Aspirin Edebiyatı” anlayışıyla kültürümüze hizmet edilmez. Ettiğini sananlar sadece gönül eğlendirmiş olurlar ve “boş sahana kaşık salladıklarını, sadece nefislerini körlemiş olduklarını” gün batarken anlarlar.
Ne olur kendimize; “ikindi güneşi tesirinde” ömrü kısa olan bir unvan yakıştırmaktan vazgeçelim.
Artık bir yerlerden başlayarak; yaşadığımız köyümüzün, kasabamızın, ilçemizin, ilimizin saklı kalmış tarihini ve kültürel değerlerini araştırıp kayda geçirelim, kütüphanelerimize kazandıralım.
Bütün bunları biri veya birilerini hedef alarak yazmış değilim. Bu benim ne hakkımdır, ne de haddimdir.
Sadece bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Selam olsun hepinize