Salim Taşcı
Köşe Yazarı
Salim Taşcı
e
 

YUNANİSTAN Genel Kurmay Başkanına AÇIK MEKTUP

  DEĞİŞEN DEĞER YARGILARI Durali Doğan   “Günümüzde değer yargıları değişti” diye ah vah ederiz. Dalkavukluk, yandaşlık, yalakalık.. Bunlar en çok kullanılan argo kelimeler. Bazı insanlar kendileri için bunu bir 'iş' olarak görebilir. Çıkarları gereği bu işi yapmayı tercih edebilir. Yaranmak amacıyla aşırı övgüde bulunabilir. Hak etmedikleri kişilere aşırı övgü de bulunanlar o güçlü kişilerin elde ettiği güçten hak etmedikleri 'çıkarlar' sağlarlar. Bunların karşıtı ise “dik duruş!” olarak ifade edilir. Dik duramayanlar da maalesef “dik duruş” der. Kimisi “dava” der. Kimisi “ vefa” der... Kimisinin gönlünde “makam”, Kimisinde de “para” vardır. Napolyon galip geldiği savaşın sonunda para için savaştığını belirtir. Yenilgiye uğramış kuvvetlerin komutanı ise “onur için” savaştıklarını söyleyerek cevap verir. Napolyon hemen cevaplar; -“Herkes kendinde olmayan için savaşır.” “Tutup da bir geri döndüm mü, yandığım gündür!” diyen onurlu şahsiyetler de vardır tarihimizde. Hüsam Hoca Efendi gibi. Bazıları hemen itiraz eder: -Hangi çağda yaşıyoruz, diye. Biz asıl onların hayatlarını örnek almamız lazım. Sultan Abdülmecit, ilminin derinliğiyle tanınmış Hüsam Efendi’yi saraya getirmek istemiş. Hüsam Efendi’ye elçiler gönderip davet etmiş. Hüsam Efendi her seferinde mazeret bildirerek değil saraya gitmek, sarayın çevresine dahi yanaşmaktan kaçınmış. Bu itibarın ve nazlanmanın üzerinden epey zaman geçmiş. Günün birinde, Hüsam Efendi’nin Beşiktaş taraflarında bir işi olmuş. Bunu öğrenen Sultan Abdülmecit’in yakın adamları, durumu Sultan’a bildirmişler ve “Ayağınıza geldi sayılır, artık bu kadar yakında iken mazeret de bildiremez.” deyip, “Çağırtalım mı?” diye sormuşlar. -“Evet.” demiş Hünkâr, -“Davet edin, buyursunlar.” Bir grup muhafız hemen yola çıkmış. Hüsam Efendi Dolmabahçe civarında iken, yetişmişler: -“Hünkârımız gönderdi, çok selam ediyor. ‘Görüşmek istiyorum, kendi istemez mi?’ diyor. Saray dört adımlık yer; düşünmeyin, buyurun rica ederiz.” Hüsam Efendi acele hareket ederek onu bir oldu bittiye getirmeye çalışan muhafızlara gayet sakin cevap vermiş: “Sabırlı olun. Ben elli beş senedir teptiğim biricik yolun sonundan uzaktayım henüz ve üstelik ömür bitti bitiyor. Şimdi tutup da bir geri döndüm mü, bütün emeklerimin boşa gittiği gündür!” Merhum Akif bu hikayeyi şu manzum dizelerle bitirir: Ben ellî beş senedîr teptîğîm yegâne yolun, Henüz sonundan uzakken, tükendî gîttî ömür; Tutup da bîr gerî döndüm mü, yandığım gündür!             -----------------------     YUNANİSTAN Genel Kurmay Başkanına AÇIK MEKTUP   Salim Taşçı                   Sayın General; yazdıklarımdan komşumuz Yunan halkını hariç tutarak, askeri yönetiminiz ve politikacılarınızı ele alacak olursak, Türk düşmanlığı sizlere bir şey kazandırmaz, Türkiye'nin hiç bir devletin toprağında gözü yoktur. Peki siz aynı durumda olsanız 12 mili kabul edermisiniz? İyi komşuluk yaparak geçinip gitmek varken, bu dayılanmanın, külhanbeyliğin sonu yoktur. Silahsızlandırılması gereken adalara silah yığıp namluları Türkiye'ye çevirmek hangi akla mantığa uygun düşer? Komşunu ikide bir rahatsız edersen, komşunun da söyleyeceği bir cümle hakkıdır. “Bir gece ansızın gelebiliriz!” Bu demek değildir ki, savaş ilan ediyoruz… Bu açıkca , “Bana bulaşma” demektir. Bu nasıl bir NATO müttefikliğidir ki, Türkiye'yi vurmak (12 mili oldu bittiye getirmek! İzah-ı mümkünmü?                 Sayın General; Maraton savaşından bahsediyorsunuz, Maraton savaşında sadece siz savaşmadınız. Başta Platea'lılar olmak üzere diğer şehir devletlerinden güçler vardır. Eğer biz Türklerin kazanmış oldukları meydan muharebelerini yazacak olsak birkaç cilt olur. Biz kimseye 400 yıl hizmet etmedik. Burnunuz kanamadı, dininizde serbesttiniz…                 Sayın General; Tarihin daha derinine  inerek mitoloji üstüne kurulu devletinizden söz etmek istemiyorum. Başta İzmir olmak üzere yakıp, yıktığınız, süngülediğiniz barbarlığın en zalimini göstermiş olmanızdan da bahsetmiyeceğim.                 Sayın General Konstantinos;  Her savaşın sonu barıştır. Savaş olmadan barışı tesis etmek varken, düşmanca  hareket etmek kimseye bir şey kazandırmaz kaybettirir.                 En güzeli BARIŞTIR.                 Yunan halkına saygılarımı sunarken, sizler ve politikacılarınıza Allah'dan akıl ve izan temenni ediyorum.
Ekleme Tarihi: 20 Aralık 2022 - Salı

YUNANİSTAN Genel Kurmay Başkanına AÇIK MEKTUP

 

DEĞİŞEN DEĞER

YARGILARI

Durali Doğan

 

“Günümüzde değer yargıları değişti” diye ah vah ederiz.

Dalkavukluk, yandaşlık, yalakalık..

Bunlar en çok kullanılan argo kelimeler.

Bazı insanlar kendileri için bunu bir 'iş' olarak görebilir.

Çıkarları gereği bu işi yapmayı tercih edebilir.

Yaranmak amacıyla aşırı övgüde bulunabilir.

Hak etmedikleri kişilere aşırı övgü de bulunanlar o güçlü kişilerin elde ettiği güçten hak etmedikleri 'çıkarlar' sağlarlar.

Bunların karşıtı ise “dik duruş!” olarak ifade edilir.

Dik duramayanlar da maalesef “dik duruş” der.

Kimisi “dava” der.

Kimisi “ vefa” der...

Kimisinin gönlünde “makam”,

Kimisinde de “para” vardır.

Napolyon galip geldiği savaşın sonunda para için savaştığını belirtir.

Yenilgiye uğramış kuvvetlerin komutanı ise “onur için” savaştıklarını söyleyerek cevap verir.

Napolyon hemen cevaplar;

-“Herkes kendinde olmayan için savaşır.”

“Tutup da bir geri döndüm mü, yandığım gündür!” diyen onurlu şahsiyetler de vardır tarihimizde.

Hüsam Hoca Efendi gibi.

Bazıları hemen itiraz eder:

-Hangi çağda yaşıyoruz, diye.

Biz asıl onların hayatlarını örnek almamız lazım.

Sultan Abdülmecit, ilminin derinliğiyle tanınmış Hüsam Efendi’yi saraya getirmek istemiş.

Hüsam Efendi’ye elçiler gönderip davet etmiş.

Hüsam Efendi her seferinde mazeret bildirerek değil saraya gitmek, sarayın çevresine dahi yanaşmaktan kaçınmış.

Bu itibarın ve nazlanmanın üzerinden epey zaman geçmiş.

Günün birinde, Hüsam Efendi’nin Beşiktaş taraflarında bir işi olmuş.

Bunu öğrenen Sultan Abdülmecit’in yakın adamları, durumu Sultan’a bildirmişler ve “Ayağınıza geldi sayılır, artık bu kadar yakında iken mazeret de bildiremez.” deyip, “Çağırtalım mı?” diye sormuşlar.

-“Evet.” demiş Hünkâr,

-“Davet edin, buyursunlar.”

Bir grup muhafız hemen yola çıkmış.

Hüsam Efendi Dolmabahçe civarında iken, yetişmişler:

-“Hünkârımız gönderdi, çok selam ediyor. ‘Görüşmek istiyorum, kendi istemez mi?’ diyor. Saray dört adımlık yer; düşünmeyin, buyurun rica ederiz.”

Hüsam Efendi acele hareket ederek onu bir oldu bittiye getirmeye çalışan muhafızlara gayet sakin cevap vermiş:

“Sabırlı olun. Ben elli beş senedir teptiğim biricik yolun sonundan uzaktayım henüz ve üstelik ömür bitti bitiyor. Şimdi tutup da bir geri döndüm mü, bütün emeklerimin boşa gittiği gündür!”

Merhum Akif bu hikayeyi şu manzum dizelerle bitirir:

Ben ellî beş senedîr teptîğîm yegâne yolun,

Henüz sonundan uzakken, tükendî gîttî ömür;

Tutup da bîr gerî döndüm mü, yandığım gündür!

 

 

 

 

 

 

-----------------------

 

 

YUNANİSTAN Genel Kurmay Başkanına

AÇIK MEKTUP

 

Salim Taşçı

 

                Sayın General; yazdıklarımdan komşumuz Yunan halkını hariç tutarak, askeri yönetiminiz ve politikacılarınızı ele alacak olursak, Türk düşmanlığı sizlere bir şey kazandırmaz, Türkiye'nin hiç bir devletin toprağında gözü yoktur. Peki siz aynı durumda olsanız 12 mili kabul edermisiniz? İyi komşuluk yaparak geçinip gitmek varken, bu dayılanmanın, külhanbeyliğin sonu yoktur. Silahsızlandırılması gereken adalara silah yığıp namluları Türkiye'ye çevirmek hangi akla mantığa uygun düşer? Komşunu ikide bir rahatsız edersen, komşunun da söyleyeceği bir cümle hakkıdır. “Bir gece ansızın gelebiliriz!” Bu demek değildir ki, savaş ilan ediyoruz… Bu açıkca , “Bana bulaşma” demektir. Bu nasıl bir NATO müttefikliğidir ki, Türkiye'yi vurmak (12 mili oldu bittiye getirmek! İzah-ı mümkünmü?

                Sayın General; Maraton savaşından bahsediyorsunuz, Maraton savaşında sadece siz savaşmadınız. Başta Platea'lılar olmak üzere diğer şehir devletlerinden güçler vardır. Eğer biz Türklerin kazanmış oldukları meydan muharebelerini yazacak olsak birkaç cilt olur. Biz kimseye 400 yıl hizmet etmedik. Burnunuz kanamadı, dininizde serbesttiniz…

                Sayın General; Tarihin daha derinine  inerek mitoloji üstüne kurulu devletinizden söz etmek istemiyorum. Başta İzmir olmak üzere yakıp, yıktığınız, süngülediğiniz barbarlığın en zalimini göstermiş olmanızdan da bahsetmiyeceğim.

                Sayın General Konstantinos;  Her savaşın sonu barıştır. Savaş olmadan barışı tesis etmek varken, düşmanca  hareket etmek kimseye bir şey kazandırmaz kaybettirir.

                En güzeli BARIŞTIR.

                Yunan halkına saygılarımı sunarken, sizler ve politikacılarınıza Allah'dan akıl ve izan temenni ediyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sorgunmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.