ÖZGÜR KOMUTAN
Durali DOĞAN
Meslek hayatımda dört defa isteğim dışında tayin edildim.
Diyarbakır (1979), şube müdürlüğünden öğretmenliğe dönüş (1992), Siirt (1993) ve Serik (2000)
Serik'e atanmam sürgün değil, adeta ödüldü.
Serik ilçe milli eğitim müdürlüğünde göreve başladığımda bir “Özgür Komutan Efsanesi” anlatılıyordu.
Beni ziyarete gelenler “Yozgat/ Sorgundanım “ dediğimde afallayarak soruyorlardı:
-Özgür Komutanın memleketinden mi!
Bu soruyu ilk soran bir öğretmene;
-Kim bu Özgür Komutan? dedim.
Duygulu bir ses tonuyla cevapladı sorumu:
-Başçavuş Yusuf Özgür. Hemşehriniz. Serik'te ilçe karakol komutanlığı yaptı. İlçemizde çok sevildi, sayıldı. Garip, guraba dostuydu. İçimizden biriydi. Vatansever bir komutandı. Yüzerdi. Güreşirdi. Tığ gibi bir askerdi. 1995 yılında geçirmiş olduğu bir kazada eşi ile birlikte vefat haberini alınca çok üzüldük. Özgür Komutanı unutmak ne mümkün!
Biraz duraksadım, ne söyleyeceğimi şaşırdım.
-Özgür Komutan benim köylüm, dedim. Hele anlat nasıl birisiydi ?
Anlata anlata bitiremedi. Dilden dile, gönülden gönüle aktarılan bir efsaneydi Özgür Komutan.
Çok duygulanmıştım. Yıllar sonra adı efsaneleşen, onların Özgür Komutanı, bizim Yusuf abimizdi. Köyümüzün ilk okuyanı, ilk aydınıydı. Köyde okul yoktu. İlçeye o da benim gibi yürüyerek gidip, gelmiş, okumuş, Astsubay olmuştu. İyi insanlar, yapılan güzellikler, iyilikler yıllar geçse de unutulmuyordu. Yusuf Abi; belli ki kişiliği, hizmeti, vatan, millet ve milliyetseverliği ile gönüllerde sökülmez bir iz bırakmıştı. Sorgunlu olduğumu öğrenen herkes ondan bahsediyordu. Seriklilerin gönlünde taht kurmuş bir efsane komutandı.
Bir film şeridi gibi geriye sayarak ortaokul yıllarını hatırladım.
ÖZGÜRLÜK BENİM KARAKTERİMDİR
Yıl 1966, ortaokula yeni başlamıştık.
Köyümüz Duralidayılı Sorgun ilçesine on kilometre.
Üstü bez tenteli kamyonla, daha sonra traktör vagonunda, denk gelmez ise cumartesi yürüyerek köye gider, pazar günü dönerdik. Yazın iki saatlik yoldu. Kışın bu süre üçe çıkardı. Aldığımız yirmi beş kuruşluk somruk şeker ile içimizi ısıtır, şeker bitene kadar biz de köye varırdık.
Yine böyle karlı soğuk bir kış günüydü. Ofisin orada araba bekliyorduk. Cırığın Yaşar'ın üstü tenteli kamyon geldi.
Muavin;
-Çekerek, Çekerek, diye bağırıyordu. Sevinçle arabaya doluştuk. On on beş dakika sonra kamyon tam kalkacaktı ki elinde Ceymis Bond çantasıyla Astsubay üniformalı yakışıklı bir asker bindi yanımıza. Kamyon da hemen yürüdü.
-Merhaba arkadaşlar, diyerek bizi selamladı.
-Tanışalım; Adım Yusuf Özgür. Aynı köydeniz. Astsubay olarak ordumuzda görev yapıyorum, dedikten sonra hepimizle tek tek ilgilendi. Adımızı, ailemizi, okulumuzu sordu. Biz onu uzaktan tanıyorduk. Ama bu kadar yakın olmamıştık. Uzun boylu, uzun ince bacakları, giydiği askeri üniformalı elbisesi ile çıta gibi bir askerdi. Köye geldiğinde parmakla gösterilir, “Yusuf Astsubay gelmiş” derlerdi. Saygılı, güzel konuşması, sporculuğu, güreşçiliği ile örnek bir askerdi. Köyde tekti. Ondan başka ne memur, ne de asker vardı.
O anlatıyor, biz dinliyorduk. Kamyon da köye yaklaşmak üzereydi. Sonra döndü hepimize dedi ki;
-Arkadaşlar, benim soyadımı siz Tüysüz olarak bilirsiniz. Ancak soyadımı “Özgür” olarak değiştirdim. O arada ben kısık sesle cesaretimi toplayarak yavaşça “Niyeyse” dedim. Döndü bana elini omzuma koyarak;
-Arkadaşlar, devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk;” "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" demiş. O ve silah arkadaşlarının öncülüğünde, kahraman gazilerimiz ve şehitlerimizin sayesinde Kurtuluş Savaşı'nın sonunda da Türk milleti yeniden özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuştu. Ben onun için soyadımı “Özgür” olarak değiştirdim. Ben şanlı bir Türk askeriyim. Şu gördüğünüz rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı vardır.
HESAPLAR BENDEN
Bu anlattıklarını can kulağıyla dinlerken zaman geçmiş, köye gelmiştik. Kamyon da beklemede durdu. Muavin yanımıza atladı:
-Hadi bakalım paralar. Herkes birer lira versin.
Ceplerimize davrandık. Paramız olmazsa birbirimizden ödünç para alır, dönüşte geri verirdik. Rahmetli Kadir Alıç yanıma sokuldu, yavaşça;
-Ali Duvan (Köyde beni adım, soyadımla birlikte çağırırlardı) bana 1 lira versene, diyecekken Yusuf abi;
-Durun arkadaşlar herkes parasını cebine koysun. Bugün yol paralarınız benden. Muavin efendi şu anda arabada kaç kişi varsa say, hesabı benden al, dedi.
On beş öğrenci ve diğer yolcularla birlikte otuza yakın kişinin parasını Yusuf abi ödedi.
Hepimiz, daha da çok parası olmayanlar sevinmişti.
Ve son cümlesi şu olmuştu;
-Arkadaşlar; çalışın, okuyun, ailenize, vatanımıza, milletimize hizmet edin. Bakın ben askerim. Köyümüzden başka asker, doktor, avukat, öğretmen neden çıkmasın!
O tabloyu hiç unutamam. İşte o Yusuf Tüysüz, yıllar sonra efsane asker Özgür Komutandı.
Sorgun Lisesi'ndeki sevgili öğrencilerim çok iyi hatırlar. Öğretmen olduğumda, ilk işim Ceymis Bond bir çanta almak olmuştu.
Selam olsun Özgür Komutanlara!