Durali Doğan
Köşe Yazarı
Durali Doğan
b
 

EMİR VURAL’IN KİTABI

EMİR VURAL’IN KİTABI Sevgili öğrencimiz, Sorgun’un yetiştirdiği güzel insanlardan Avukat Emir Vural “ İşletmenin ve Hukukun Ufkunda Hayat” isimli ilk kitabını ; “Hocamız Durali Doğan Beye muhabbetle” notuyla imzalayıp göndermiş. Emir Vural Sorgunlu. Sorgun’u çok seven bir değer. Bu sevgisini 1995 yılında ilçesine Bender adlı bir mobilya mağazası açarak gösterdi. Kendi ifadesiyle “Yiğitlerin harman olduğu, ama işlerin olmadığı bu topraklarda bir Türkiye markası olma yolunda” çalıştı, çok da büyük yol katetti. Üç yıl sonra ihracata başladı. Sonra üretim, mobilya fuarı derken BENDER markalaştı. Ama yaşanan krizler sonucu işler iyi gitmedi. Emir bey ailesiyle birlikte Bursa’ya göçtü. Avukatlık bürosu açtı. Şimdi okuyor, yazıyor ve Bursa, İnegöl, Mudanya arasında mekik dokuyor. Bu ilk kitabı. Baskısı ve muhtevasıyla albenisi olan bu güzel eser Navi Yayınları’ndan çıkmış, 254 sayfa. Kitap, Doç. Dr. Mehmet Ulutürk’ün “Takdim” yazısıyla sunulmuş. Ulutürk, Emir Vural’ı anlatırken şunları söylüyor: “Özünde ve sözünde saf bir Anadolu safiyeti ve doğası olan, bu topraklara ait olmanın ne manaya geldiğini iliklerine kadar hisseden bir insan. Ayrıca Emir Vural, bir hukukçu olarak işletme ve yönetimi klasik bir ezber ve kalıpların dışında bir sanat olarak görüyor, hukukçuların felsefe ve sosyoloji bilmemesine fena halde içerliyor, edebiyatın süzgecinden geçmemiş bütün düşünceleri ham ve kaba görüyor.” Kitabın yazarı Emir Vural’da bir Ön Söz yazmış eserine. Ön Söz'ünde “Hayat akışkan, insanlar ise değişkendir.” Diye başlıyor ve “Benim önsözüm bu, son söz okuyucunun” diye bitiriyor. Ben de bu güzide eseri elimden bırakmadan bir çırpıda okudum ve okuyucu olarak kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşıyorum: Emir beyin, Sorgun’da çıkardığım “Sıla Dergisi’nde de(1996) yazıları yayınlandı. Daha o yıllarda yazmaya başlayan Emir bey, yazmayı ve okumayı bırakmamış, her geçen gün geliştirmiş, anlatımını da sadeleştirerek sıkıcı olmadan okunabilecek, farklı zamanlarda çeşitli yayın organlarında yazdığı yazıları bir kitapta toplamış. İşletme ve yönetim sanatından başlayarak, adalet, hukuk, edebiyat şiir, duygusal yazılar, güzel ve tiryaki sözler olmak üzere, duygu, düşünce, bilgi, birikim, hüznün ve hasretin, dostluğun harmanlandığı eşsiz güzel bir eser olmuş. İş hayatıyla, yöneticilerle ilgili de kitapta tavsiyelerde bulunan yazar “Kendimize, işimize dönelim, alışkanlıklarımızdan arınalım, vaktin ruhuyla ve aklıyla deneyimlerimizi harmanlayarak şirketlerimize yeni bir yolculuk oluşturalım, insanların önüne ortak değerler koyalım” diyor. Mevlana’nın diliyle “ Düne ait ne varsa dünle gittiğini, yeni şeyler söylemek gerektiğini” vurguluyor. Yazar “Hayat Lineer Değildir” başlıklı yazısında dikkat çeken şu tespiti yapar: “Lineer hayat, içinde hiçbir değişimin, dönüşümün olmadığı bir hayattır. Halbuki yaşamın, hayatta olmanın, hayatta kalmanın kalp atışlarıdır değişim. Hayatta iseniz değişirsiniz, değişiyorsanız hayattasınızdır. Canlı olan her şey değişir. Hayat böyle anlam kazanır.” Kitapta bu köşe yazısına sığamayacak kadar faydalı öneriler, tavsiyeler yapılmış. İş hayatı, sözleşmeler, iş kanunu, çalışma hayatı, konkordato, işçi- işveren ilişkisi, insan kaynakları, markalaşma  gibi birçok hususta kapsayıcı bilgi ve deneyimler paylaşılmış. Kendisi de bir hukukçu olarak son günlerde en çok tartışılan Adalet konusunda “Özgürlüğün ve özgünlüğün gelişimi, minimum devlet, maksimum adaletten geçer. Devlet birey için vardır” diyen yazar, “Bireylerden önce devletin tabi olduğu evrensel hukuk kuralları inşa edilmeden özgür birey de, özgün toplum da oluşmaz. Özgürleşen birey ve sivilleşen toplumla gelecek inşa olur. Toplum hukukla yaşar.” demektedir. Yazar, kitabında Yozgat’tan da bahsederken; “Yozgat için hin hesapları yapanların olduğuna” dikkat çekmiş ve “hin hesaplardan vazgeçilseydi bu kadar göç ve bu kadar işsizlik ve bu kadar mutsuz insan sayımız olmazdı” gerçeğini çok isabetli olarak dile getirmiş. Kitabı okurken sayfayı çevirdiğinizde karşınıza Erdem Beyazıt’ın “Ölüm Risalesi”, Sezai Karakoç’un “Ölüm” adlı şiiri çıkıyor. Biraz nefes alıyor, ölümü tasavvur etme fırsatı buluyorsunuz.  Sonra Cenap Şahabettin’in Tiryaki sözleri. Ta Üniversite yıllarında tanışmıştım bu kitapla. Sevdiğim en tiryaki sözü: -Nezaket ister iskarpin giysin, ister çarık. Bastığı yeri çamur etmez. Yazarın kitabından birkaç beylik söz: -Bahar toprağın hayata, dalın meyveye duruşu ve insanın öze dönüşüdür. Baharda, insanlar şükre varır. -Gönlü aydın bir kişiye kul olmak, padişahların başlarına taç olmaktan iyidir. -Evet, hüzün kuşattı beni. Hüzün şiirleri okuyorum, dua ediyorum. -Akrabalarımı Allah yarattı, ama dostlarımı ben seçerim. -Başkası olma, kendin ol, böyle çok daha güzelsin. “Kum ve Kaya üzerine yazılanlar” hikayesinin verdiği ders müthiş. Yazar, “Allah aşkına kim taşralı” sorusuna cevap arayan bir yazısında “Taşralının aslında kim olduğunu” sorguluyor, kendince cevaplar veriyor. Şu cevapta olduğu gibi: -Taşralı; her gün yüzüne gülenlerin, arkandan kuyunu kazdığı yer mi?  Gazze, Filistin yarasına parmak bastıktan sonra Emir bey kitabını ; Sorgunlu hemşehrimiz Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın genç yaşta vefatı (1956- 2006)  üzerine yazdığı “Meleklerle Giden Adama” başlıklı hüzün ve duygu yüklü bir yazıyla sonlandırıyor. “… Oysa bir ömürden daha hayırlı olan o gecede daha özel, güzel ve ebedi güzellikler için bir davet aldın, gittin…. Anladım ölmediniz, ölüm adında bir maske takındınız görüşmek için rabbinizle.” Sevgili Emir Vural’ın; vizyon, yenilik, kavrayış, değişim ve ufuk çizgisinden sizlere birer damlacık sunmak için bu kıymetli eseri dikkat ve zevkle okudum. Benim için faydalı oldu, çok şey öğrendim. Siz de mutlaka okuyun. Sorgunlu yazarımıza takdir, tebrik ve başarı dileklerimle birlikte, selamlarımı gönderiyorum.
Ekleme Tarihi: 28 April 2025 - Monday

EMİR VURAL’IN KİTABI

EMİR VURAL’IN KİTABI
Sevgili öğrencimiz, Sorgun’un yetiştirdiği güzel insanlardan Avukat Emir Vural “ İşletmenin ve Hukukun Ufkunda Hayat” isimli ilk kitabını ; “Hocamız Durali Doğan Beye muhabbetle” notuyla imzalayıp göndermiş.
Emir Vural Sorgunlu. Sorgun’u çok seven bir değer. Bu sevgisini 1995 yılında ilçesine Bender adlı bir mobilya mağazası açarak gösterdi. Kendi ifadesiyle “Yiğitlerin harman olduğu, ama işlerin olmadığı bu topraklarda bir Türkiye markası olma yolunda” çalıştı, çok da büyük yol katetti. Üç yıl sonra ihracata başladı. Sonra üretim, mobilya fuarı derken BENDER markalaştı. Ama yaşanan krizler sonucu işler iyi gitmedi.
Emir bey ailesiyle birlikte Bursa’ya göçtü. Avukatlık bürosu açtı. Şimdi okuyor, yazıyor ve Bursa, İnegöl, Mudanya arasında mekik dokuyor.
Bu ilk kitabı.
Baskısı ve muhtevasıyla albenisi olan bu güzel eser Navi Yayınları’ndan çıkmış, 254 sayfa.
Kitap, Doç. Dr. Mehmet Ulutürk’ün “Takdim” yazısıyla sunulmuş. Ulutürk, Emir Vural’ı anlatırken şunları söylüyor: “Özünde ve sözünde saf bir Anadolu safiyeti ve doğası olan, bu topraklara ait olmanın ne manaya geldiğini iliklerine kadar hisseden bir insan. Ayrıca Emir Vural, bir hukukçu olarak işletme ve yönetimi klasik bir ezber ve kalıpların dışında bir sanat olarak görüyor, hukukçuların felsefe ve sosyoloji bilmemesine fena halde içerliyor, edebiyatın süzgecinden geçmemiş bütün düşünceleri ham ve kaba görüyor.”
Kitabın yazarı Emir Vural’da bir Ön Söz yazmış eserine. Ön Söz'ünde “Hayat akışkan, insanlar ise değişkendir.” Diye başlıyor ve “Benim önsözüm bu, son söz okuyucunun” diye bitiriyor.
Ben de bu güzide eseri elimden bırakmadan bir çırpıda okudum ve okuyucu olarak kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşıyorum:
Emir beyin, Sorgun’da çıkardığım “Sıla Dergisi’nde de(1996) yazıları yayınlandı.
Daha o yıllarda yazmaya başlayan Emir bey, yazmayı ve okumayı bırakmamış, her geçen gün geliştirmiş, anlatımını da sadeleştirerek sıkıcı olmadan okunabilecek, farklı zamanlarda çeşitli yayın organlarında yazdığı yazıları bir kitapta toplamış.
İşletme ve yönetim sanatından başlayarak, adalet, hukuk, edebiyat şiir, duygusal yazılar, güzel ve tiryaki sözler olmak üzere, duygu, düşünce, bilgi, birikim, hüznün ve hasretin, dostluğun harmanlandığı eşsiz güzel bir eser olmuş.
İş hayatıyla, yöneticilerle ilgili de kitapta tavsiyelerde bulunan yazar “Kendimize, işimize dönelim, alışkanlıklarımızdan arınalım, vaktin ruhuyla ve aklıyla deneyimlerimizi harmanlayarak şirketlerimize yeni bir yolculuk oluşturalım, insanların önüne ortak değerler koyalım” diyor. Mevlana’nın diliyle “ Düne ait ne varsa dünle gittiğini, yeni şeyler söylemek gerektiğini” vurguluyor.
Yazar “Hayat Lineer Değildir” başlıklı yazısında dikkat çeken şu tespiti yapar: “Lineer hayat, içinde hiçbir değişimin, dönüşümün olmadığı bir hayattır. Halbuki yaşamın, hayatta olmanın, hayatta kalmanın kalp atışlarıdır değişim. Hayatta iseniz değişirsiniz, değişiyorsanız hayattasınızdır. Canlı olan her şey değişir. Hayat böyle anlam kazanır.”
Kitapta bu köşe yazısına sığamayacak kadar faydalı öneriler, tavsiyeler yapılmış. İş hayatı, sözleşmeler, iş kanunu, çalışma hayatı, konkordato, işçi- işveren ilişkisi, insan kaynakları, markalaşma  gibi birçok hususta kapsayıcı bilgi ve deneyimler paylaşılmış.
Kendisi de bir hukukçu olarak son günlerde en çok tartışılan Adalet konusunda “Özgürlüğün ve özgünlüğün gelişimi, minimum devlet, maksimum adaletten geçer. Devlet birey için vardır” diyen yazar, “Bireylerden önce devletin tabi olduğu evrensel hukuk kuralları inşa edilmeden özgür birey de, özgün toplum da oluşmaz. Özgürleşen birey ve sivilleşen toplumla gelecek inşa olur. Toplum hukukla yaşar.” demektedir.
Yazar, kitabında Yozgat’tan da bahsederken; “Yozgat için hin hesapları yapanların olduğuna” dikkat çekmiş ve “hin hesaplardan vazgeçilseydi bu kadar göç ve bu kadar işsizlik ve bu kadar mutsuz insan sayımız olmazdı” gerçeğini çok isabetli olarak dile getirmiş.
Kitabı okurken sayfayı çevirdiğinizde karşınıza Erdem Beyazıt’ın “Ölüm Risalesi”, Sezai Karakoç’un “Ölüm” adlı şiiri çıkıyor. Biraz nefes alıyor, ölümü tasavvur etme fırsatı buluyorsunuz. 
Sonra Cenap Şahabettin’in Tiryaki sözleri.
Ta Üniversite yıllarında tanışmıştım bu kitapla.
Sevdiğim en tiryaki sözü:
-Nezaket ister iskarpin giysin, ister çarık. Bastığı yeri çamur etmez.
Yazarın kitabından birkaç beylik söz:
-Bahar toprağın hayata, dalın meyveye duruşu ve insanın öze dönüşüdür. Baharda, insanlar şükre varır.
-Gönlü aydın bir kişiye kul olmak, padişahların başlarına taç olmaktan iyidir.
-Evet, hüzün kuşattı beni. Hüzün şiirleri okuyorum, dua ediyorum.
-Akrabalarımı Allah yarattı, ama dostlarımı ben seçerim.
-Başkası olma, kendin ol, böyle çok daha güzelsin.
“Kum ve Kaya üzerine yazılanlar” hikayesinin verdiği ders müthiş.
Yazar, “Allah aşkına kim taşralı” sorusuna cevap arayan bir yazısında “Taşralının aslında kim olduğunu” sorguluyor, kendince cevaplar veriyor. Şu cevapta olduğu gibi:
-Taşralı; her gün yüzüne gülenlerin, arkandan kuyunu kazdığı yer mi? 
Gazze, Filistin yarasına parmak bastıktan sonra Emir bey kitabını ; Sorgunlu hemşehrimiz Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın genç yaşta vefatı (1956- 2006)  üzerine yazdığı “Meleklerle Giden Adama” başlıklı hüzün ve duygu yüklü bir yazıyla sonlandırıyor.
“… Oysa bir ömürden daha hayırlı olan o gecede daha özel, güzel ve ebedi güzellikler için bir davet aldın, gittin…. Anladım ölmediniz, ölüm adında bir maske takındınız görüşmek için rabbinizle.”
Sevgili Emir Vural’ın; vizyon, yenilik, kavrayış, değişim ve ufuk çizgisinden sizlere birer damlacık sunmak için bu kıymetli eseri dikkat ve zevkle okudum. Benim için faydalı oldu, çok şey öğrendim.
Siz de mutlaka okuyun.
Sorgunlu yazarımıza takdir, tebrik ve başarı dileklerimle birlikte, selamlarımı gönderiyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sorgunmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.