Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz.
Para, herkese gösterilen şeylerden değildir.
İman da kalp işidir. Kişinin içindedir. Bundan dolayı kimin ne kadar parası bulunduğunu, kimin ne denli Allah'a yakın olduğunu kimse bilemez. Sadece Allah bilir.
Vatan, bayrak sevgisi de öyledir.
Allah göstermesin vatanımız tehlikeye düştüğünde kimin ilk kurşunu atacağı belli olmaz.
İzmir’de Hasan Tahsin, Maraş’ta Sütçü İmam, Antep’te Şahin bey, Erzurum'da Nene Hatun... Yeri gelmişken hemşehrimiz Araştırmacı - Yazar Mevlüt Yılmaz Uluğtekin’in kulaklarını çınlatmak istiyorum. Yayınlanmış 10’a yakın eseri var.
Bana bir hatırasını anlatmıştı. Onu sizinle paylaşmak istiyorum.
Mevlüt abi anlatıyor;
-Bir gün Ankara-Kızılay’da ana cadde üzerinde bir kafede oturuyorum. Caddede o gün bayrak yürüyüşü yapılıyor. Herkesin elinde bayrak caddede yürüyorlar. Hemen karşı masada da bir genç oturuyor. Saç baş birbirine karışmış.
İçimden;
-Yeni yetişen gençler böyle işte. N’olacak. Şu hippi kılıklı gençler mi Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyeti koruyup, kollayacak” diye iç geçirirken, aniden o genç kalktı, kalabalığın yanında bayrak satan bayrakçıya seslendi:
-Hey bayrakçı gel buraya, dedi.
Kucağında ben deyim, yüz, siz deyin yüz elli bayrak olan bayrakçı koşarak gencin yanına geldi.
Genç, bayrak satana;
-Kucağında kaç bayrak var, dedi.
Bayrakçı;
-Sayarız abi , dedi.
Genç;
-Peki say, dedi.
Ben oturduğum masadan izliyorum.. Bayrakları saydılar. Bayrakçının kucağındaki tüm bayrakları satın alan genç parasını verdi tekrar bayrakçıya döndü ve şunları söyledi:
-Bu bayrakları elinde bayrak olmayan şu çocukların hepsine dağıt.
Ben donakaldım.
Kendi kendime;
-Hey Müvlüt Yılmaz. Sen Mehmetçik’e en güzel şiir de yazsan, sayfalar dolusu kitapta yazsan bu sevgiyi, işte şu an şahit olduğun bayrak sevgisini, vatan sevgisini bundan daha güzel anlatabilir misin!
Kendi kendime;
-Hayır anlatamam, dedim. Yüzüm kızardı. Tüylerim diken diken oldu. Mahcup, utangaç halimle oturduğum sandalyeden kalktım, gittim o gencin gözlerinden öptüm.
O da benim elime sarıldı, eğilip öpmek istedi.
-Hayır, dedim. Sen eğilme yiğidim.
Mehmedim,
Canevim,
Ben eğilir,
Gözlerinden öperim!..