Hamzakâ yerinden yolumuz aştı
İşte gönül bülbül gibi susaştı
Abdullah burada defteri açtı
Dokunma keyfine dur Hasan Dayı
Yozgat/ Sorgun/ Alcı köyü deyince akla Aşık Muhittin (Dindari), Şair Kasım gelir.
Aşık Muhittin Kaynar, şair Kasım Kazancıklıoğlu, Birsen Koca, Ziya Hızıroğlu, H. Ali Duygu, Gültekin Kazancıklıoğlu, Rıfat Çakır gibi aşık ve şairler yetiştiren bu köyden bir yıldız daha kaydı.
Eskiden İstanbul için “Taşı toprağı altın” derlerdi.
Alcı köyü için de ; “Taşından, toprağından aşık, şair fışkırıyor” dersek mübalağalı konuşmuş olmayız.
Bu kıraç toprağın yetiştirdiği Şair Abdullah Erkoç’da hayatını kaybetti. Şair Erkoç Ankara’da toprağa verildi.
Çocukluk ve gençlik yıllarını köyünde geçirdi ve hayatını çiftçilik yaparak kazandı.
Küçük yaşlarda halk ozanlarının deyişlerinden etkilendi.
Şiir yazmaya da o yıllarda başlamış.
Ekmek, aş, iş kavgası yakasını bırakmadı.
Hayatı hep çile ile geçti:
Felek kemendini attı boynuma
O çekti, ben çektim başımdan oldum
Fransa, İtalya bir de Almanya Gezdim ekmeğimden, aşımdan oldum
Diyerek diyarı-ı gurbete çıkmış, çok gezmiş garip Abdulla...
Aynı şiirin diğer bir kıtasında ise;
Ben hoca değilem olamam Molla
Bu irfan satılmaz parayla, pulla,
Çile doldu taşta garip Abdulla
Bitti istikbalim işimden oldum.
diyen şairin yolu Almanya’ya kadar uzanmış.
Aynı kaynaktan, aynı topraktan, aynı kültürden beslenen Aşık Muhittin Kaynar ve şair Kasım Kazancıklıoğlu’nun şiirlerinden etkilenmiş.
Duygularını rast gele yazmaya başlamış.
Anadolu’da yetişen, Bozok toprağından ses veren şairlerin çilesi biter mi! İnce ruhlu, duygu dolu bir insandı.
Halk şiirinin aşinası idi.
Şiirlerini yazmaktan çok, ezberlerdi.
Ben milli eğitim müdürlüğünde görev yaptığım yıllarda odama gelir,şiirlerini okurdu.
Onu dikkatle dinlerdim. O bundan çok hoşlanır, sevinirdi.
Bana ; “Sorgun’un Kültür Müdürü” derdi. Yanıma gelirken sesi koridordan duyulur, yüksek sesle, “Kültür Müdürü nerde” diye sorarak gelirdi.1988 yılında yayınlanan ;”Yozgat Şair ve Yazarlar Antolojisi ve 2006 yılında yayınlanan Yozgat Şair, Yazar, Din Alimi ve Bilim Adamları Ansiklopedisi”nde kendisine yer verdim. Hayatı ve şiirlerinden bahsettim.
Ben emekli olduktan sonra sık görüşemedik.
Son yıllarını Ankara’da geçirdi.
Ozanlar halkın, görmeyen gözü, duymayan kulağı, bükülmeyen bileği olmuşlardır.
Ozanların bileğini azrailden başkası bükemez, ölümden başkası alt edemez. …Ve “Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
”İnanıyorum ki; Abdullah Ağabey’de, iman, güzel ahlâk, sâlih amel ve hâlis niyetlerle Rabbine kavuşmuştur.
Allah rahmet eylesin.
ŞAİR ABDULLAH ERKOÇ
Hamzakâ yerinden yolumuz aştı
İşte gönül bülbül gibi susaştı
Abdullah burada defteri açtı
Dokunma keyfine dur Hasan Dayı
Yozgat/ Sorgun/ Alcı köyü deyince akla Aşık Muhittin (Dindari), Şair Kasım gelir.
Aşık Muhittin Kaynar, şair Kasım Kazancıklıoğlu, Birsen Koca, Ziya Hızıroğlu, H. Ali Duygu, Gültekin Kazancıklıoğlu, Rıfat Çakır gibi aşık ve şairler yetiştiren bu köyden bir yıldız daha kaydı.
Eskiden İstanbul için “Taşı toprağı altın” derlerdi.
Alcı köyü için de ; “Taşından, toprağından aşık, şair fışkırıyor” dersek mübalağalı konuşmuş olmayız.
Bu kıraç toprağın yetiştirdiği Şair Abdullah Erkoç’da hayatını kaybetti. Şair Erkoç Ankara’da toprağa verildi.
Çocukluk ve gençlik yıllarını köyünde geçirdi ve hayatını çiftçilik yaparak kazandı.
Küçük yaşlarda halk ozanlarının deyişlerinden etkilendi.
Şiir yazmaya da o yıllarda başlamış.
Ekmek, aş, iş kavgası yakasını bırakmadı.
Hayatı hep çile ile geçti:
Felek kemendini attı boynuma
O çekti, ben çektim başımdan oldum
Fransa, İtalya bir de Almanya Gezdim ekmeğimden, aşımdan oldum
Diyerek diyarı-ı gurbete çıkmış, çok gezmiş garip Abdulla...
Aynı şiirin diğer bir kıtasında ise;
Ben hoca değilem olamam Molla
Bu irfan satılmaz parayla, pulla,
Çile doldu taşta garip Abdulla
Bitti istikbalim işimden oldum.
diyen şairin yolu Almanya’ya kadar uzanmış.
Aynı kaynaktan, aynı topraktan, aynı kültürden beslenen Aşık Muhittin Kaynar ve şair Kasım Kazancıklıoğlu’nun şiirlerinden etkilenmiş.
Duygularını rast gele yazmaya başlamış.
Anadolu’da yetişen, Bozok toprağından ses veren şairlerin çilesi biter mi! İnce ruhlu, duygu dolu bir insandı.
Halk şiirinin aşinası idi.
Şiirlerini yazmaktan çok, ezberlerdi.
Ben milli eğitim müdürlüğünde görev yaptığım yıllarda odama gelir,şiirlerini okurdu.
Onu dikkatle dinlerdim. O bundan çok hoşlanır, sevinirdi.
Bana ; “Sorgun’un Kültür Müdürü” derdi. Yanıma gelirken sesi koridordan duyulur, yüksek sesle, “Kültür Müdürü nerde” diye sorarak gelirdi.1988 yılında yayınlanan ;”Yozgat Şair ve Yazarlar Antolojisi ve 2006 yılında yayınlanan Yozgat Şair, Yazar, Din Alimi ve Bilim Adamları Ansiklopedisi”nde kendisine yer verdim. Hayatı ve şiirlerinden bahsettim.
Ben emekli olduktan sonra sık görüşemedik.
Son yıllarını Ankara’da geçirdi.
Ozanlar halkın, görmeyen gözü, duymayan kulağı, bükülmeyen bileği olmuşlardır.
Ozanların bileğini azrailden başkası bükemez, ölümden başkası alt edemez. …Ve “Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
”İnanıyorum ki; Abdullah Ağabey’de, iman, güzel ahlâk, sâlih amel ve hâlis niyetlerle Rabbine kavuşmuştur.
Allah rahmet eylesin.
Ekleme
Tarihi: 07 Aralık 2021 - Salı
ŞAİR ABDULLAH ERKOÇ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.