NÜKTE VEYA LATİFE
Arapça’dan dilimize geçmiş bir isim olan nükte; herkesin kolayca kavrayamadığı ince anlamlı, sanatlı, düşündürücü ve ayni zamanda hoşa giden, insanı gülümseten söz, demektir. N
Nükte ile birlikte kullanılagelen bir diğer kelime olan “lâtife” ise; nazik, yumuşak ve şakacı, insanı gülümseten bir şekilde söylenen, ancak anlamı gizli sözdür.
Nasrettin hocanın torunları olan milletimiz nükte yapma hususunda oldukça hünerlidir. Padişahından çobanına dek her kesimde belirli ölçülerde nükte yapabilme kabiliyeti vardır.
Fertlerimizin fiziki yapılarına dahi nükte nakşedilmiştir. Bunlardan büyük mücahidimiz Şeyh Şamil ve kıymetli şairimiz Arif Nihat Asya'ya atfedilen şu ikisi çok hoşuma gitmektedirler;
Büyük kahramanımız bir akşam Rus Çarı’nın sofrasına davet edilmiştir. Yemekte protokole riayet etmeye fazla gerek duymaz. Çar yanında oturanın kulağına eğilerek '' Bu adam korkarım bizi de yiyecektir '' der. Gösterilen tepki şu şekilde Şamilce’dir;
-'' Efendinize söyleyiniz endişe buyurmasınlar. Bizde domuz eti yemek haramdır''
Arif Nihat Bey Adana'da lise müdürüdür. Devrin bir Bakanı okulu ziyaret eder.. Müdürümüz Şeyh Şamil'de olduğu gibi protokol kurallarına riayet etmemektedirler. Bunların üzerine bakan
''- Sen halen daha büyük insanlara karşı ne şekilde davranılacağını öğrenmemişsin'' der. Verilen cevap oldukça ağır olup'' evet vekilim benim kabahatim büyük adamlarla nasıl konuşulacağını bilmemektir. Sizinki ise kendinizi büyük adam sanmaktır.''şeklindedir.
Başka milletlerde nükte ne derecedir bilemiyoruz.
Almanya'da ise bizim Temelimize benzeyen bir Hans'ları vardır. Bir gün derler ki '' Hans artık özel arabaya binemesin. Çünkü benzin fiyatları arttı'' cevap şu şekilde Temelcedir;
-'' Benim için fark etmez. Çünkü her defasında 50 marklık alıyorum''
Zengin bir hanım çok cimri olan kocası için bir gün bir palto alarak ödediği paranın onda birini söyler. Akşam paltosuz dönen kocasına sebebini sorduğu zaman
-'' Sorma, bu gün çok mutluyum. Çünkü çok kar ettim. Senin almış olduğun paltoyu tam iki fiyatına sattım.''
Yapılan hatalar dolayısıyla dilenen özürde yapılan potlar ''özrü kabahatinden büyük'' cümlesi ile ifade edilmektedir. Bu yönden de tarihimiz oldukça zengindir.
Bir gün bir nazır Kıbrıs’a giden dostundan bir eşek getirmesini talep eder. Eli boş olarak dönen dostu '' Özür dilerim paşam sizi görünce eşeği hatırladım'' der. Paşanın cevabı ise '' Zararı yok kendin geldin ya yeter'' şeklinde edebi tarihimize nakşedilecek niteliktedir.