SORGUN YAŞAYAN ŞEHİR Mİ!
İnsanlar gibi her şehrin de ruhu ve kendine has bir hikayesi vardır.
Yaşayan şehir; bilgi üreten, kültürüne, tarihine, hatıralarına, yaşanmışlıklarına, kimliğine sahip çıkan şehirdir.
Şadırvanlı, salkım söğütlü, Sorgun’un tarihi, temeli, yapı taşı olan Salih Paşa Camii’ni hatırlayın.
Kırma çatılı, kısa minareli, küçük bir avlusu.
Merhum Müftü Atıf Kılıç’ın tadına doyum olmayan sohbetleri, demli çaylar, yad edilen geçmiş…
Tam 208 yıllık vakıf eseri olan Salih Paşa…
1990-93’lü yıllarda bu camiden “bir taş düşüren” adeta kutsanmıştı.
Abdurrahman Hoca ve onun etrafındakiler kenarından- köşesinden camiyi en sonunda yıktılar.
O zaman birçokları seviniyordu.
Eski cami yıkılacak, yerine gösterişli , dört minareli cami yapılacaktı.
Öyle de oldu ama yenisi eski Salih Paşa’nın verdiği huzuru, yaşattığı ruhu yaşatmadı.
Ben de o yıllarda ah-vahımı dizelere dökmüştüm:
Salih Paşa, Salih Paşa
Yazılanlar gelir başa,
Destanını dağa, taşa
Nasıl söylen, ne anlatın
Derdini kime dinletin.
Salih Paşa derdini kimselere anlatamadı.
“Yapmayın. Tarihinizi, kültürünüzü, ruhunuzu yok ediyor, geçmişinizle bağınızı elinizle koparıyorsunuz” diyemedi.
Ya köylerimizdeki vakıf camileri. Eski diye bir bir yıkıldı. Kimse eskinin yanına yenisini yapmayı akıl etmedi.
Şimdi aynı akibeti Yeşilyurt İlkokulu ve Sorgun Lisesi yaşıyor.
Demek ki geçmişten ibret almamışız.
Tarihten ibret alınsaydı, şimdi yaşananlar tekerrür etmezdi.
“Salih Paşa’dan sonra ilçeye Cumhuriyet döneminde yapılan en eski bina ve eğitim kurumu Yeşilyurt İlkokulu, 82 yıllık bir bina” dedik. “On binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Sorgun Lisesi’de öyle. Bu binalar bizim için bir tarihtir. Geçmişimizdir. Ruhu içimize sinmiştir.
Bunları yıkmayın "Şehir Müzesi" yapın” dedik, dinletemedik.
Biz böyle dedikçe;
-Aman Hocam bizim çocuklarımız güzel okullarda okumasın mı!
-Durali Hoca kendi kendine tarih yazıyorsun, Yeşilyurt’un ne tarihi özelliği var! Diyenler oldu.
Bir eğitimci olarak daha gösterişli, güzel okulların yapılmasına nasıl karşı olabilirim. Yapılsın hem de en iyisi, ama geçmişimiz, hafızamız silinmeden yapılsın.
İllçenin geçmişine dair bir şey gösterin bana.
Hani Sorgun’un şanlı tarihi, zengin kültürü!.
Camisi yıkıldı, ilk lisesi, İlk eğitim kurumu yıkılıyor, Sineması tarih olmuş, Tarihi bir konağı yok, Bırakın yarım asrı, çeyrek asırlık bir ağacı yok. Tarihi bir caddesi, sokağı yok.Yok, yok..
Sorgun artık yaşayan bir şehir değil!...
Tarih de neymiş diyenlere şunu diyorum: Tarih;dedemden kalan bir yazı, yırtık bir siyah- beyaz resim, bir taş, bir cepken, bir köstekli saat, bir cami, bir minare, bir okul. Yöresel yemek, eski dükkanlar...
Demek ki şehir ruhu ölünce; dostluk, akrabalık, komşuluk kısaca insan ruhu da ölüyor.