Salim Taşcı
Köşe Yazarı
Salim Taşcı
e
 

SORGUNUM 1

SORGUNUM 1 SALİM TAŞÇI                 Türküler yürekten söylenir, “Sabahınan esen seher yelimi” diyerekten. Emmi, eme deyişi kalpten koparak gelir, yoktur yüzlerde maske. De ki bir büyük çarşıdan bir şey aldıracak, yumuş için her bir çocuk, “Ben alıyım ben gidiyim” diye yarışır, parayı ilk kapan koştururdu.                 Emaneti getirene mükafat söz. “Sağol Daş…nı yediğim” olurdu. İşte böyleydi Sorgun’nun adamı. Bağa üzüm almaya gittiğimizde elimizde mutlaka iki sepet olurdu, biri ev için diğeri yollarda dağıtarak gelmek içindi, göz hakkını vermek hep tembihlenirdi. Gönlü bol Sorgun’du Bağlar hem kuzey de Gırgı, hemde batı yakasında orta bağlar olarak yer alırdı. Gırgı’nın üzümü kırmızıya çalardı. Her bağın önünde bozlak içlerinde de çörtük ağaçları boy verirdi. Çörtüklerin alt kısımlarında da kuşburnu sıralanırdı. Ara yollarda iğde ağaçları salkım saçak ağar, baharın ilk müjdecisi olurlardı.                 Helede hafiften bir yağmur  çiselemeye görsün, iğde ile toprak kokusu kucaklaştığında sanırsın esans fışkırıyor. Yörede ibibikler öterken, turnalar bölük bölük bir o yana bir bu yana zağlayıp giderken, mazı sesi inlemesi yayılırken, ak bulutlar gök yüzünde oynaşırken, belle ki tatlı bir rüyadasın.Kalem 55-60 yıl gerisine gidecek olursa ve anlatıma, Hanbaşı Mahallesinden girsek Yozgat yolu Çay Mahallesi küser, onun için çarşıdan girelim. Delibaş köprüsüne doğru gidelim. Delibaş’mı dedin? anam gurban oluyum, her yanıma Ayrıklının çakır dikenleri batmış gibi oldum.                 Aşağı Cumafakılı ve Gırgı bağları tarafından kara bulutlar sökün eyleyince Delibaş’a gün doğdu demektir. Yağmur atıştırmaya başlayınca, Delibaş bayramlığını giyer coştukca coşar, önüne kattığı her ne varsa alır gider. Allahtan hemen yanıbaşında ki camiye elleşmez, aşağıda Aröz’e yumruk gibi vurup, kol kola verip akarlar. Aslında sizler yazdıklarımın sonuna DI diye ekleme yapınız. Zira 60 yıl öncesinden dem vuruyoruz. Delibaş’ın üstünde her ne kadar köprü varsaydı da kasabalı keseden gitmek için yer yer cılga yollar yapıp su üstünden geçerdi.Sel gelince ardının kesilmesi 15-20 günü bulurdu.                 Delibaş’ın verdiği telefatı hesaplamak mal müdürlerine düşsede herkes telefatını hesaplar, içine gömerdi. Civarında ki tarlalar suya doyar, üstündeki mahsullerde sen sağ ben selamet olurlardı. Yiten davarın, malların hesabı da olmazdı. Aröz’e gelince hımbıl damat türünden di, suyu akmıyorda duruyor gibiydi. Ne zaman ki Delibaş koluna girer o hımbıllığı yok olurdu. İsmala’nın bende gelince gelinlik kız olur durulurlardı… Hamama yaklaştıkça eşmelerden çıkan sıcak suyla haldaş olurlar ne olduğuna şaşırırlardı.                 Yaşı elliyi geçmiş büyüklerimiz de bakar bakar “Gurban olduğum Allahım önü soğuk böğrü sıcak su” derlerdi. Hamam yolunun sol yamacında Bedir baba tepesi vardır. Kasabanın 7’den 70’e tüm insanı, Bedir baba tepesinden alınan höllükle sarmalanmıştır. İnce toprak Bedir baba tepesine has özellik taşırdı. İlkbahar da üstünde biten sarı çiğdemler göz kamaştırırdı. Anlatılanlara göre Bedir baba “Bir savaş kahramanı ve evliyaydı.” X                             X                             X Bir iki senede bir at yarışları yapılırdı. Yozgat yolu çıkışında ki düzlük te buluşulur, yarış heyecanı yaşanırdı.Yazlakda ki Çatak tepesine kışın kızaklarla kaymaya çıkılırdı, kızağı olmayan ya tepsi üstünde yada bulduğu bir tahta parçasıyla idare ederdi. Kasabanın kışını tamamen anlatmaya kalksak bir kitabı doldurur da ikincisinde yer arar haldedir. Mayısın yirmilerine kadar buzlar çözülmez dam kenarında ki buz sarkıtları tehlike saçardı. Genelde yolun ortasından gitme alışkanlığı, birazda buz sarkıtlarından sakınmak için olacaktır. (SÜRECEK)
Ekleme Tarihi: 16 Mart 2022 - Çarşamba

SORGUNUM 1

SORGUNUM 1

SALİM TAŞÇI

                Türküler yürekten söylenir, “Sabahınan esen seher yelimi” diyerekten. Emmi, eme deyişi kalpten koparak gelir, yoktur yüzlerde maske. De ki bir büyük çarşıdan bir şey aldıracak, yumuş için her bir çocuk, “Ben alıyım ben gidiyim” diye yarışır, parayı ilk kapan koştururdu.

                Emaneti getirene mükafat söz. “Sağol Daş…nı yediğim” olurdu. İşte böyleydi Sorgun’nun adamı. Bağa üzüm almaya gittiğimizde elimizde mutlaka iki sepet olurdu, biri ev için diğeri yollarda dağıtarak gelmek içindi, göz hakkını vermek hep tembihlenirdi. Gönlü bol Sorgun’du Bağlar hem kuzey de Gırgı, hemde batı yakasında orta bağlar olarak yer alırdı. Gırgı’nın üzümü kırmızıya çalardı. Her bağın önünde bozlak içlerinde de çörtük ağaçları boy verirdi. Çörtüklerin alt kısımlarında da kuşburnu sıralanırdı. Ara yollarda iğde ağaçları salkım saçak ağar, baharın ilk müjdecisi olurlardı.

                Helede hafiften bir yağmur  çiselemeye görsün, iğde ile toprak kokusu kucaklaştığında sanırsın esans fışkırıyor. Yörede ibibikler öterken, turnalar bölük bölük bir o yana bir bu yana zağlayıp giderken, mazı sesi inlemesi yayılırken, ak bulutlar gök yüzünde oynaşırken, belle ki tatlı bir rüyadasın.Kalem 55-60 yıl gerisine gidecek olursa ve anlatıma, Hanbaşı Mahallesinden girsek Yozgat yolu Çay Mahallesi küser, onun için çarşıdan girelim. Delibaş köprüsüne doğru gidelim. Delibaş’mı dedin? anam gurban oluyum, her yanıma Ayrıklının çakır dikenleri batmış gibi oldum.

                Aşağı Cumafakılı ve Gırgı bağları tarafından kara bulutlar sökün eyleyince Delibaş’a gün doğdu demektir. Yağmur atıştırmaya başlayınca, Delibaş bayramlığını giyer coştukca coşar, önüne kattığı her ne varsa alır gider. Allahtan hemen yanıbaşında ki camiye elleşmez, aşağıda Aröz’e yumruk gibi vurup, kol kola verip akarlar. Aslında sizler yazdıklarımın sonuna DI diye ekleme yapınız. Zira 60 yıl öncesinden dem vuruyoruz. Delibaş’ın üstünde her ne kadar köprü varsaydı da kasabalı keseden gitmek için yer yer cılga yollar yapıp su üstünden geçerdi.Sel gelince ardının kesilmesi 15-20 günü bulurdu.

                Delibaş’ın verdiği telefatı hesaplamak mal müdürlerine düşsede herkes telefatını hesaplar, içine gömerdi. Civarında ki tarlalar suya doyar, üstündeki mahsullerde sen sağ ben selamet olurlardı. Yiten davarın, malların hesabı da olmazdı. Aröz’e gelince hımbıl damat türünden di, suyu akmıyorda duruyor gibiydi. Ne zaman ki Delibaş koluna girer o hımbıllığı yok olurdu. İsmala’nın bende gelince gelinlik kız olur durulurlardı… Hamama yaklaştıkça eşmelerden çıkan sıcak suyla haldaş olurlar ne olduğuna şaşırırlardı.

                Yaşı elliyi geçmiş büyüklerimiz de bakar bakar “Gurban olduğum Allahım önü soğuk böğrü sıcak su” derlerdi. Hamam yolunun sol yamacında Bedir baba tepesi vardır. Kasabanın 7’den 70’e tüm insanı, Bedir baba tepesinden alınan höllükle sarmalanmıştır. İnce toprak Bedir baba tepesine has özellik taşırdı. İlkbahar da üstünde biten sarı çiğdemler göz kamaştırırdı. Anlatılanlara göre Bedir baba “Bir savaş kahramanı ve evliyaydı.”

X                             X                             X

Bir iki senede bir at yarışları yapılırdı. Yozgat yolu çıkışında ki düzlük te buluşulur, yarış heyecanı yaşanırdı.Yazlakda ki Çatak tepesine kışın kızaklarla kaymaya çıkılırdı, kızağı olmayan ya tepsi üstünde yada bulduğu bir tahta parçasıyla idare ederdi. Kasabanın kışını tamamen anlatmaya kalksak bir kitabı doldurur da ikincisinde yer arar haldedir. Mayısın yirmilerine kadar buzlar çözülmez dam kenarında ki buz sarkıtları tehlike saçardı. Genelde yolun ortasından gitme alışkanlığı, birazda buz sarkıtlarından sakınmak için olacaktır. (SÜRECEK)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sorgunmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.