26 EYLÜL DİL BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN/ DİL ERDEMDİR,
YAHYA AKSOY
"Milli his ile dil arasında bağ çok kuvvetlidir. Atatürk
"Erdemin başı til-dil." Kaşgarlı Mahmut
İnsan konuşan bir canlıdır.Diğer canlılardan insanı farklı yapan konuşmasıdır.Konuşmanın temel aracı olan dil, fiziki ve kültürel özellikleri ile her zaman ön planda olmuştur.Tarih boyunca dünya üzerinde yaşamakta olan ve "72 millet" olarak seslendirilen çeşitli ırklar ve kavimler değişik diller konuşmuşlardır.
Kutsal kitaplara ve Babil efsanesine göre, "...Ve bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi...Tarihi İpek ve Kral Yolu üzerinde önemli bir ticaret, kültür ve yönetim merkezi olan,imparatorların ele geçirmek için can attıkları , Şinar diyarında,göklere gururla yükselen , görkemli kulesi ile dünyaya kafa tutan Babil şehrinde,RAB dil birliğini kuırdu ve bir süre sonra, "...Birbirlerinin dilini anlamasınlar diye, onların dilini orada (Babil'de) karıştıralım..." diyen RAB bu birliği bozarak değişik diller konuşan kavimleri yer yüzüne dağıttı.
Değişik dillere ve kültürlere sahip kavimler , çeşitli nedenlerle ve amaçlarla doğudan batıya, kuzeyden güneye her zaman hareket halinde oldular.Dil ve tarih araştırmaları geçmişten günümüze dil ve insanlar konusuna geniş yer vermişlerdir. Dil üzerine çalışan bilim insanları ve eğitimciler ile ülkelerin yöneticileri dil konusunu ilk sıraya almak zorunda kalmışlardır.
Kaşgarlı Mahmut'un 11.yüzyılda kaleme aldığı ünlü Türk Dili ve kültürü eseri "Divan-ı Lügat-it Türk"-Türkçenin Büyük Sözlüğü ve Balasagunlu Yusuf Has Hacip'in eseri "Kutadgu Bilig"-Mutluluk bilgisi eserleri , geçmişten günümüze ve geleceğe büyük ışık tutmaktadır. Dile dair seçmelere göz attığımızda bu değerli çalışmaların temel kaynaklarımız olduğunu hep görebiliriz:
-Anlayışa, bilgiye tercüman olan dil,/Erdemin başı til-dil,/İnsanı aydınlatan duru dilin kıymmetini bil,/İnsanı dil değerlendirir,/İnsan onunla mutludur,/İnsanı dili rezil eder,/İnsan dili yüzünden başından olur,/Dil aslandır,iyi bak eşiğinde yatar,/
-Ev sahibi dikkat et,sonra başını yer,/Dilinden eziyet çeken adam ne der; dilim seni dilim dilim yerim.../Dinle de ona göre hareket et,aklında tut:Sözüne dikkat et başın gitmesin,/Dilini tut dişin kırılmasın,/
-Arif dil için özlü bir söz söyledi:Ey dil sahibi başını gözet,dedi,/Sen kendi selametini istiyorsan,/Ağzından kötü bir söz kaçırma./ Söz bilerek söylenirse bilgi sayılır;Bilgisizin sözü düşman kayırır./
-Çok sözden hiç fayda görmedim;/Ama iyi sözden iyisini görmedim./ Bak doğan ölür ,ama sözü kalır,/İnsanın kendisi gider adı kalır.../
"Savaştır,durur yüreğinde/Yeryüzü ağırlığınca bir yas/Ne dedin ey ulu dil/Barışlar için/Kanı kan ile yumas."
"Bakışlarınca sımsıcak/Sevgilidir yıldızla tırtıl/Ey ulu dil ne buyurdun kurda kuşa uluslara/Erdemin başı tıl-dil...Büyük savaşlarında Türkçe'nin / sen dil eri,/İşte yapıtın göz alan renklerle ulaşır/Ta bugüne dek/Ta oralara ileri..." Fazıl Hüsnü Dağlarca
"Pir-i Türkistan " diye anılan Ahmed-i Yesevî, Türk kültürü ve dilinin temel taşıdır.Bir şiirinde şöyle demekte: "Sevmiyorlar/Sizin Türkçe dilini/Bilgelerden işitsen/Açar gönül ilini/Ayet hadis anlamı/Türkçe olsa duyarlar/Anlamını bilenler/Başı eğip uyarlar/ Miskin Zayıf Hoca Ahmet/Yedi atana rahmet/Fars dilini bilir de/Sevip söyler Türkçeyi."
Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277 tarihli fermanda , " Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, mecliste ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya" demiştir.
"Türk diline kimseler bakmaz idi/ Türklere hergiz gönül akmaz idi/ Türk dahi bilmez idi bu dilleri/İnce yolu,ol ulu menzilleri" diyen, 12000 beyitli Türkçe Garipnâme yazarı ,Horasan'dan Anadolu'ya göçen Türkmen oymaklarından tanınmış mutasavvıf Baba İlyas'ın torunu, Türk dilinin savunucusu Kırşehir'de yatan ve şiirlerinde âşık mahlasını kullanan Alâddin Ali- Âşık Paşa XIV. yüzyılda acı bir şekilde yakınmıştı.
Bilim ve tasavvuf şehri Ahiliğin merkezi Kırşehir'in ,ilk ismi Gülşehir olduğu için Gülşehrî adını alan Ahmed, ahiliğin kurucu ustası Ahi Evran'dan sonra bu teşkilatın başına geçmiş ve arı duru Türk dilinin, Farsça ve Arapça'dan üstün olduğunu ve tatlı bir uyumu bulunduğunu Mantıkud-Tayr (Kuş Dili) eserinde savunmuş bir dil eridir.
15.yüzyılda " Ben kalemimle Türkçe yazdığım şiirlerle Türk Dünyası'nı birleştirdim.Onları tek memleket haline getirdim " diyen ve Klâsik Çağatay dil ve edebiyatını kuran ,90 adedi kervansaray olmak üzere köprü ve medrese gibi 370 hayırlı eser ortaya koyan Ali Şir Nevâî, (1441-5501) Çağatay Türkçesi'nin dil eri olarak köşe taşı olmuştur.
"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.Türk dili,dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini,yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." diyen ve bir ulusun yaşamında tarihin ve dilin öncelikli ve önemli yerini çok iyi bilen ve değerlendiren Atatürk , Türk tarih Kurumu ve Türk Dil kurumu'nu kurmuş ve değişik alanlardan 713 dilsever delegenin katıldığı kesintisiz dokuz gün süren " I.Türk Dili Kurultayını "nı 26 Eylül 1932 'de aydınlatıcı öncülüğünde başlatmıştır.
1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı "Türk Harfleri Yasası "ile ( bu yasa 3 Kasım 1928 tarihinde yürürlüğe girdi ve uygulamada resmi defterler, resmi belgeler gibi alanlarda 1930 Haziran ayına kadar bir buçuk yıl geçiş süresi tanındı) Arap harflerinin yerine latin harflerinin kabul edilmesiyle birlikte yurt genelinde Başöğretmen Atatürk'ün öncülüğünde okuma- yazma seferberliği başlatılarak ülkemizin dört yanı okul haline getirilmiştir.Kısa sürede okur yazar oranı büyük artışlar göstermiştir. Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen yeniliklerin en önemlisi olan yazı devrimi ile aydınlanma ve eğitim süreci büyük hız kazandı.
11.yüzyıldan başlayarak tarihi süreç içerisinde ,Türkçe'ye gönül ve büyük emek veren; Kaşgarlı Mahmut, Balasagunlu Yusuf,Ali Şir Nevai, "Sözü çatarken , sanki balı yağa katan"Yunus Emre,"...Türkçeden gayri dil konuşulmaya" fermanına imza atan Karamanoğlu Mehmet Bey, sevgiyi Türkçe ile harmanlayan Karacaoğlan, Dil Devriminin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk, başta olmak üzere Türkçe'nin tüm dil ve gönül erlerine selam olsun. Tüm gönüller, ulusal benliğimiz ve kimliğimizin temeli olan Türkçe sevdası ve bilinci ile dolsun. 26 EYLÜL 1932 ‘DE TOPLANAN BİRİNCİ TÜRK DİLİ KURULTAYI’NIN 91.YILI KUTLU OLSUN..