BİR ZAMAN USTASININ ARDINDAN
Zamanını sevda ile kuran,
Ömrünü zaman ayarı, saat tamirciliği ile geçiren,
Alın terini ailesinin refahı, çocuklarının saadeti için döken şair M. Ali İlbaş amansız bir hastalığa yenik düşerek, aramızdan ayrıldı.
Üzgünüz, acımız sonsuz!
Duygularımı, düşüncelerimi ifade etmek o kadar zor ki!
İyi bir dost, iyi bir arkadaş, iyi bir vatansever, iyi bir şair ve iyi bir insandı.
Şiir sevenler onu Zamani mahlası ile tanıdı.
Zamani'yim yâre gül gönderirdim
Hasretinden yavaş yavaş erirdim
Bir canım var isteseydin verirdim
Öl dedin de ölmedim mi muhanet
Yurt genelinde yapılan şiir şölenlerinde, birlikte katıldığımız Sivas ve Kars Aşıklar Bayramı’nda yürekten alkışlandı.
Yazdığı şiirleri, kendisine has tok ve vurgulu üslubu ile gür sesle okurdu.
Sorgun’u, Yozgat’ı birçok festival ve aşıklar bayramında temsil etti.
İlk şiir kitabını “ Kim Bu Millet” adıyla yayınladı.
Zamani, Sorgun’un Çakırhacılı köyü doğumlu. Yıllar öncesi ilçeye gelmiş ve dokuz çocuğunu Sorgun’da büyütmüş. Hepsine de lise ve yüksekokul tahsili yaptırmış.
Eski belediye dükkanlarında saat tamirciliğini mütevazi bir şekilde yaklaşık kırk yıl sürdürdü.
Hayatını, evinin geçimini yıllarca saatin akrebi ile yelkovanı üzerine kuran M.Ali ağabey bana hep liseli yıllarda okuduğum Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanındaki karakterlerden saat ustası Nuri Efendi'yi, İngiliz yapımı, ayaklı ve yaşlı bir duvar saati Mübarek'i ve saat- zaman-insan ilişkilerini hatırlatır.
Garip bir kulunum Mehmet Ali’yim,
Hakk yolunda divaneyim, deliyim,
Şu dünyada yaşayan bir ölüyüm,
Söyleşir arkamdan sağlar bir zaman
Köyünde aldığı medrese tahsili ve köy odalarında geçmiş çocukluğu şair Zamani’ye edep, haya, mahcubiyet ölçüleri içerisinde küçüğüne sevgi, büyüğüne saygı çerçevesinde yetişme olgunluğu kazandırdı. Bu ocaktan gelmenin kazandırdığı olgun meziyetleri kendisine şiar edinmiş olarak sağlam karakterli ve güvenli kişiliği ve ayakları yere basan şiiri ile kültürümüze hizmet etti. Çocuklarını da bu terbiyede yetiştiren Zamani, örf ve adetlere bağlı olarak yaşamanın bir insan için çok önemli olduğunu hep söyler, bunu da dizelerine yansıtırdı.
Zamani ile tanışıklığımız yıllar öncesine dayanır. Ancak onun mütevazi tavrı ve yaşantısı şiirde ustalığını çevresinden gizlemesine, bir dosya arasında saklamasına neden olmuştur. Sonraki yıllarda Zamani artık yazdığı şiirleri gizleyemez, saklayamaz duruma gelmiş, eşine dostuna şiirlerini okumaya, kendisinden bahsetmeye başlayınca fark edilmiştir.
İlk şiir kitabı “Kim Bu Millet” ile tarihin altın sayfalarında at koşturan, adım attığı her yere adalet ve medeniyet götüren kahraman ceddimizi, Türk’ün örf ve adetlerini, hasletlerini, mukaddeslerini nakış nakış dizeleriyle ören kıvrak kalemi ile yazılmış, tadımlık değil, doyumluk şiirleri ile yiğitçe haykırır Zamani;
Rahat söyleyişi sayesinde, ırmak misali şiirleri çağlayarak akar okuyanın gönlüne. Takılmaz, tutulmaz, şiir yazarken sanki hiç düşünmez. İşte böyle rahat bir şairdi.
Zamani; sevildi, sayıldı, hürmet gördü.
Fakat ömrü yetmedi daha fazla yazmaya, şiir söylemeye.
Yozgat çok değerli bir evladını kaybetti.
Vatanına, milletine, bayrağına aşk derecesinde bağlı bir evladını.
Onu çok özleyeceğiz.
Mehmet Ali ağabeyin aziz hatırası gönlümüzde ve kalbimizde her zaman var olacak.
Yazdığı şiirler, destanlar, hep yaşayacak.
O, bir kelebek oldu uçtu sevenlerinin arasından.
Ölümden kaçılmıyor. Kaçmak için attığımız her adım bizi ölüme daha yaklaştırıyor.
Hayat denen yolculuğun son durağında olan Zamani’nin bir kıta şiiriyle sözü bağlıyorum:
Zamani’yim sözü burda bağlarım,
Ateş düşer ciğerimi dağlarım,
Fırkat gelir bazı bazı ağlarım,
Derdim elli iken yüze karıştım.